Sultan II. Abdülhamid’in 31 Ağustos 1876 günü tahta çıkışı Büyük Doğu Krizi’nin zirve yaptığı bir döneme rastlamıştı. 1875 yılında Hersek’te başlayan ayaklanma daha sonra Bosna’ya sıçramış, bunu takiben Bulgar isyanı ve kâğıt üzerinde Osmanlı Devleti’ne tabi olan Sırbistan ve Karadağ ile başlayan savaşın bir Avrupa harbini tetikleyeceği korkusu diplomatik mehâfilde yaygın kabul görmeye başlamıştı.
Bu şartlarda aklî sorunları gerekçe gösterilerek hal‘ olunan Sultan V. Murad’ın yerine geçirilen II. Abdülhamid, Tanzimat sonrasında Osmanlı siyasetine artan bir ivme ile müdahale etmeye başlayan İngiltere’nin yakından tanıdığı ve desteklediği bir lider değildi. Whitehall, Bâb-ı Âlî’deki reformcu bürokrat kliği ile işbirliğini tercih ediyordu. İngilizler, bu grubun Abdülaziz’in saltanatının son yıllarda saraya karşı zemin kaybetmesinden endişe duymuşlardı. Buna karşılık reformcu kanat Ahmed Midhat Paşa aracılığıyla Kanun-i Esasî ilânı ile sarayın gücünün dengelenmesi alanında İngiliz elçisi Sir Henry Elliot’dan destek vaadi almıştı.1 Whitehall bu çerçevede Bâb-ı Âlî’ye karşı fazla direnemeyeceğini düşündüğü ve zikredilen devlet adamlarına tahta çıkar çıkmaz Kanun-i Esasî’yi ilân edeceği sözünü veren V. Murad’ın sultan olmasını memnuniyetle karşılamıştı.
1. Murad’ın tahta çıkışı sonrasında Midhat Paşa buluştuğu İngiliz Elçisi’ne reformcu ricâlin düşündüğü yeni yönetim biçimi hakkında ayrıntılı bilgi vermiş, bütün teb‘anın eşitliği temelinde Hıristiyanların da katılımını sağlayacak ve Sultan’ın siyasetteki ağırlığını sınırlayacak bir kurum oluşturmayı hedeflediğini dile getirmişti. Bu gizli görüşmede Midhat Paşa’nın açıkça dile getirmemesine karşın yetkileri sınırlı ancak malî denetim gerçekleştirecek bir meclis önerdiği anlaşılıyor.
Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında…