Çuvalları delip çıkan gerçeğin mızrakları hepimizi şaşırtıyor. Ve birileri, bir yerden düğmeye basılmış gibi saldırıya geçiyor. Sanırsınız ki yaşayan biri. Evet, galiba yanılgımız burada. O yaşıyor milletiyle ve aydını, milletinin kalbinde koruduğu muhabbete yeni yeni vasıl oluyor. Bu da Siyonistinden zihnini kiralamış veya satmış olanlarına kadar hepsini rahatsız ediyor.
Sultan II. Abdülhamid bir fikirdir, bir tezdir. Bu ülkenin asli değerlerine dönüşün ve oradan kuvvet bularak yeniden yükseleceğine inanışın sembolüdür. Ondan korkanlar ve salyalarını akıtarak saldıranlar için de Türkiye’yi yeniden ait olduğu raya oturtacak her girişim Sultan Abdülhamid’e dönüştür ve suçlanmalı, saldırılmalıdır.
Tam da bu satırları yazdığım gün İsrail Başbakanı Netanyahu Avustralyalılara “Ülkemizi (Filistin’i) Osmanlı’dan kurtardıkları için teşekkür borçluyuz” dedi. Keza Netanyahu ve İsrail’in en büyük Osmanlı ve Abdülhamid düşmanları olduklarını da biliyoruz.
Sultan Abdülhamid birileri için Osmanlı’nın geri dönüşünün sembolü. Korkuyorlar, korksunlar. Osmanlı’nın ruhuna geri dönüyoruz. Biz geri dönmesek o ruh bizi iteliyor, sıkıştırıyor. Bu ruhun geri gelmesinden rahatsız olanların Sultan’dan rahatsız olmaları, Netanyahulaşmalarını da anlıyor ve affetmiyoruz, affetmeyeceğiz de.
Rahatsız Netanyahuların iftiraları sayılamayacak kadar çok ama içlerinden 10’unu seçip doğrularını öz olarak yazdım.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…