Musul sorunu tartışılırken “Musullular”ın ne düşündüğü genellikle ikinci planda kalmıştır. Lozan müzakerelerinde bölgedeki değişik toplumların konuya etnik ve dinî kimlikleri çerçevesinde yaklaşacakları var-sayılmış, meselenin hallinin Milletler Cemiyeti’ne havalesi sonrasında ise halkın ne düşündüğünü öğrenme çabaları ortaya konulmuştur. Ancak bu alanda toplanarak neticeleri meşrulaştırma alanında kullanılan verilerin “Musulluların görüşü”nü yansıttığı fazlasıyla tartışmalıdır.
Lozan Konferansı’nda Musul sorunu tartışılırken Türk tarafı demografik yapının önemini vurgulamıştır. İsmet Paşa, Türk ve Kürtlerin, İngiliz istatiklerine göre nüfusun %66’sını, Osmanlı/Türk verilerine göre ise %85’ini oluşturduklarını, Ezidîlerin de mezhepleri farklı Kürtler olarak mütalâa edilmesi gerektiğini savunarak, bu demografik yapının vilâyetin Türkiye’ye iadesini zorunlu kıldığını iddia etmiştir. Kendisi böylesi bir kararın alınmasını destekleyen tarihî, iktisadî, siyasî ve stratejik nedenleri de sıralamaktan geri kalmamıştır. Ancak Türkiye’nin talebi temelde demografik yapı üzerine inşa edilmiştir.
Bu iddianın dayandığı temel varsayım Türk, Kürt ve Ezidîlerin etnik kimlikleri nedeniyle Türkiye’ye katıl-ma eğilimi taşıyacağı, buna karşılık bölgedeki Arap ve Hıristiyanların Irak devleti içinde kalmayı tercih edecekleri idi. Musul vilâyetinde yaşayan Türklerin Türkiye’ye katılma arzusu taşıması tabii görüldüğü için Lozan’da o konu üzerinde fazla durulmamış, ana tartışma Kürtler üzerine odaklanmıştı.
İsmet Paşa, Encyclopædia of Britannica’ya atıfta bulunarak Kürtlerin, Aryan değil Turanî bir ırk olduğunu da satır arasında dile getirmişti. Ancak temel tez bir ırk birliği üzerine değil, Kürtlerin “her ne isim verilir-se verilsin” gerçekte bir “koloni” olan Irak devletinde yaşamak istemeyecekleri iddiası üzerine inşa edilmişti. İsmet Paşa, İstiklâl Harbi’ni Türklerle beraber veren Kürtlerden “bir tanesinin” bile bu nedenle Irak’ta kalmayı tercih etmeyeceğini savunmuştur.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…