Ülkemizde misyonerlik faaliyetleri üzerine yaklaşık 40 yıldır hatırı sayılır çalışmalar yapılıyor. Bunların bir kısmı Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında misyoner okullarının faaliyetlerini konu alır. Bir kısmı da özellikle 28 Şubat döneminde karanlık odakların devreye girmesiyle belirli bir gayeye yönelik olarak özensizce kaleme alınıp piyasaya sürülen eserlerdir ki, bunlar bilimsellikten uzaktır.
Bu kısa hatırlatmadan sonra söz konusu çalışmalarda ortaya konulan somut veriler şöyle özetlenebilir:
“Batılı-emperyalist ülkeler Osmanlı Devleti’ni yıkmak için bir taraftan askerî ve siyasî faaliyetlerini yürütürken, diğer taraftan misyonerlik çalışmalarıyla devleti içten çökertmeye çalışıyorlardı. Ülkemizde Hıristiyanlığı yaymak için faaliyet gösteriyorlardı. Aynı zamanda Hıristiyan tebaayı (Ermeni, Rum, Süryani vb.) geleneksel mezheplerinden koparıp kendi mezheplerine kazandırmak ve bu yolla kontrol edip maksatları için kullanmak istiyorlardı.”
Bu tespitler eksik, sorunlu, yer yer de hatalıdır. Zira Osmanlı coğrafyasındaki misyonerlik faaliyetlerini en etkin yürüten American Board of Commissioners for Foreign Missions teşkilatı, daha 1830’lu yıllarda Osmanlı’nın Müslüman tebaasının Hıristiyanlaştırılması faaliyetlerinin boşa kürek çekmek olduğunu anlamıştı. Bu sebeple Sicilya toplantısında, “Türklerin boynuna haç takma düşüncesinden vazgeçilmesini, açılacak okullarda Türk (Müslüman) çocuklarının Batı kültür ve dünya görüşüyle yetiştirilmelerinin, kendi kültürlerinden soğutularak Batı kültürüne hayranlık aşılanmasının daha doğru ve etkili olacağı” kararını almışlardı. Gerçi misyonerlerin açtıkları okullarda az da olsa bir miktar Türk çocuğu Hıristiyan olmuştu ancak asıl hedef onların kültür ve dünya görüşüne hayran bir nesil yetiştirmek olarak planlanmıştı. Maalesef bunda da başarılı oldular.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…