19. yüzyılın ilerleyen yıllarında “modernlik”i “din karşıtlığı” üzerinden tanımlama pek çok diğer toplum gibi Osmanlı ülkesinde de ciddi bir ivme kazanmıştı. Dolayısıyla asır sonunda Batı düşüncesine egemen olan “dinlerin yakın gelecekte ortadan kalkacağı” yaklaşımının imparatorluk entelektüelleri arasında yaygın kabul görmesi şaşırtıcı bir gelişme değildi. Osmanlı modernleşmesi bir bağdaştırma yaratma hedefiyle ortaya çıkmış, ancak sonraki yıllarda Batı kaynaklı felsefe ve düşünce akımları entelektüel tartışmaya egemen olmuştu.
Şüphesiz bu dönemde hakim entelektüel söyleme karşı duran, İslam ile modernliği bağdaştırmaya çalışan hareketler de doğmuştu. Ancak “dindarlık”ın hızla “genel entelektüel alan” dışına itilmeye başlanması söz konusu tartışmayı “İslamcılar arası” bir faaliyet düzeyine indirgerken, Osmanlı ana akım düşüncesinin temel yaklaşımlarının büyük çapta Batı fikir cereyanları tarafından belirlenmesine neden olmuştu.
Devamı Derin Tarih’in Şubat sayısında!