Çanakkale yenilgisi ve İngiliz-Hint seferî kuvvetine mensup 6. Tümen’in Kûtu’l-Amâre’de teslim olması İngiliz kamuoyunda büyük bir şaşkınlık yaratmakla kalmayarak, kapsamlı bir tepkinin de doğmasına neden olmuştu. Bunda insanlık tarihinin o zamana kadar gördüğü en büyük çatışmada beklenen neticelerin alınamaması kadar, fazlasıyla küçümsenen Osmanlı orduları karşısında hezimet ölçüsünde yenilgiler yaşanması da ciddi rol oynamıştı.
Bütün Avrupa başkentlerinde olduğu gibi Londra’daki devlet adamları ve askerî yetkililer de savaşın nihaî neticesinin Batı Cephesi’nde belirleneceğini biliyorlardı. Başka bir ifadeyle Alman ordularının Paris’e muzaffer biçimde girmeleri mağlubiyet anlamına gelecek, bunun önlenmesi ise İtilaf devletlerinin Harb-i Umumî’yi zaferle sonlandırmasını sağlayacaktı. Bu, şüphesiz Çanakkale ve İngilizlerin “Mezopotamya” olarak adlandırdığı Irak cephelerinin önemini fazlasıyla azaltıyordu. Söz konusu cepheler, Rusların fazlasıyla zorlandıkları Doğu Cephesi’nin rahatlatılması benzeri, savaşın genelini “dolaylı” biçimde etkileyecek stratejik hamleler olarak görülüyordu. Buna karşılık kısa süre önce Balkan Harplerinde eski eyâletlerinde kurulmuş devletler tarafından hezimete uğratılan ve pâyitahtının Bulgarlar tarafından zaptını son anda önleyebilen Osmanlı orduları karşısında alınan yenilgiler İngiliz kamuoyunu dehşete düşürmüş ve Büyük Britanya’nın askerî gücü hakkında ciddi endişelerin dile getirilmesine neden olmuştu.