Hülâgû Han komutasındaki Moğol ordusunun, tam 13 gün süren bir kuşatmanın sonunda 10 Şubat 1258’de Bağdat’a girişi, tarihin dönüm noktalarından biriydi. Sonraki hafta boyunca, Abbâsîlerin eski görkemli başkenti, korkunç bir yıkıma ve yağmaya sahne oldu. Rivayetler muhtelif, ancak “yüz binlerce” insanın katledildiği, kütüphanelerin ateşe verildiği, taş üstünde taşın bırakılmadığı bir kıyımdan söz ediyoruz. Hülâgû’nun bizzat kendisinin bile ceset kokusu sebebiyle şehirde uzun süre konaklayamadığı, akbabaların aylar boyunca Bağdat semalarından eksik olmadığı, Dicle’nin masmavi renginin kan ve mürekkep karışımına döndüğü kaynaklarda kayıtlı.
Moğolların yaptığı baskınla yalnızca İslâm tarihinin en mamur şehirlerinden Bağdat -eski ihtişamına bir daha hiç kavuşmamak üzere- tarihin tozlu sayfalarına gömülmekle kalmamış, aynı zamanda henüz 45 yaşındaki Abbâsî halifesi Musta’sim-Billâh’ın katliyle Müslümanların derunî hafızasında bir devir de sona ermişti.
Ta Asya içlerinden başlayıp, önlerine çıkan her şeyi devirerek, nice İslâm şehirlerini dümdüz ederek ve katliamlara katliam ekleyerek Bağdat’a kadar gelen Moğollar, sonrasında bugünkü Ortadoğu mıntıkasının merkezine doğru yollarına devam etmişti. İslâm dünyası ve Müslümanlar açısından, adeta her şey bitmiş gibiydi. Halep’in ve Şam’ın da tarumar edilmesinin ardından, sıra Kudüs ve Kahire’deydi.
Derken… Kimsenin ummadığı bir şey oldu: 3 Eylül 1260’da Filistin topraklarındaki Ayn Calut’ta gerçekleşen zorlu bir savaş, Moğol akınının önüne set çekmeyi başardı. “Yenilmez” diye düşünülen Moğol ordusunu mağlup ederek tarihin akışını değiştirenler Memlüklerdi.
Derin Tarih’in bu ayki kapak konusunu seçerken hiç zorlanmadık. Çünkü Ayn Calut Savaşı, sonrasındaki bütün gelişmeleri doğrudan etkileyen, çok mühim bir dönemeçti. Kıymetli okurlarımıza, savaşı bütün boyutlarıyla anlatmayı ve bu sayede o dönemin kahramanlarını yeniden hatırlatmayı istedik. Sahasında uzman isimlerin birbirinden kıymetli katkılarıyla, Ayn Calut için “kaynak” olacak derecede kapsamlı ve derinlikli bir sayı hazırladığımızı düşünüyorum.
Son olarak, detaylara dikkat kesilmeyi seven okurlarımız için teknik bir izahta bulunmak isterim: Savaşın gerçekleştiği mekânın ismini yazarken “Ayn Calut” şeklindeki düz telaffuzu tercih ettik. “Ayn Câlût” veya “Aynicâlût” şeklinde alternatif yazılışlar da mevcut.
Yeni sayılarımızda, hayırla görüşmek üzere.