Din ile felsefe ticarî girişimciliğe çoğu zaman kaş çatmış gibidirler. Eski Yunan filozofları genel olarak tüccara karşı mesafeliydiler. “Ilımlı kazanç” normal sayılsa da, Eflatun veya Aristo gibi filozoflar başta olmak üzere, Yunan dünyasının düşünürleri ticaret karşıtı bir erdem anlayışına sahiptiler. Girişimci, onların gözünde hep kuşkulu bir kişilikti. Aynı kuşkulu tutumu, Ortaçağ İslam dünyasının en önemli düşünürlerinden biri olan İbn Haldun’da da görüyoruz. Mukaddime yazarına göre büyük kişisel servetler çalışmakla, dürüst ekonomik yollarla elde edilemez. Dolayısıyla, girişimciler esastan şüpheli tiplerdir. Fakat Müslüman bilginler genelde ticaret ve girişimciliğe olumlu bakmışlardır.
Sebebi basit: Toplumları dinamik kılan en önemli nitelik “uzmanlaşma”dır. Sosyal hayatta yetkinlik büyük ölçüde uzmanlaşmanın eseridir. Uzmanlaşma, ticareti zorunlu kılar. Medenî hayat ticaretsiz tasavvur edilemez. Piyasasız ticaret olabilir, ama ticaretsiz medeniyet mümkün değildir. Anadolu’nun büyük bir bölümünü, Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’i içine alan Bereketli Hilal, muhtemelen ilk medeniyet merkezidir. Çok eski çağları bir yana bırakırsak, “milattan önce 800 ila milattan sonra 200 arası binyılda bu bölgenin ve topyekûn Akdeniz dünyasının ulaştığı ekonomik gelişme düzeyi, Avrupa’da ancak 12. yüzyıldan sonra aşılabildi. Bu başarının kaynağı, son derece gelişmiş bir ticaret ve piyasalar ağının mümkün kıldığı yaygın işbölümüydü.” Kitab-ı Mukaddes Doğu Akdeniz’deki ticarî hareketliliği bir tarih kitabından çok daha canlı biçimde tasvir etmektedir:
“Ve sen, âdem oğlu, Sur için mersiye oku; ve Sur’a de: Ey deniz kapılarında oturan, çok (uzak) adalara kadar kavimlerle alışveriş eden şehir, sende hikmetli adamlar vardı, senin kılavuzların onlardı. Mallarınla değişmek için, denizin bütün gemileri gemicileriyle beraber sende idiler. Her çeşit malın çokluğundan ötürü Tarşiş senin tacirindi; senin pazarlarına gümüş, demir, kalay ve kurşun verirlerdi. Yavan, Tubal ve Meşek senin tacirlerindiler; senin mallarını insan canları ve tunç kaplarla değiş ederlerdi. Togarma hanedanından olanlar senin pazarlarına atlar ve cenk atları ve katırlar verirlerdi. Dedan Oğulları senin tacirlerindiler; çok adaların ticareti senin elinde idi; karşılık olarak sana fildişi ve abanoz getirirlerdi. Senin el işlerinin çokluğundan ötürü, Suriye senin tacirindi; senin pazarlarına zümrüt, erguvanî ve renk renk işlemeliler, ince keten ve mercanla yakutlar verirlerdi. Yahuda ile İsrail diyarı senin tacirlerindiler; senin mallarına karşılık buğday, pide, bal ve yağ ve merhem verirlerdi. Arab ili ve bütün Kedar beyleri senin tacirindi; kuzu ve koçlarla gelirlerdi. Şeba ve Raama tacirleri senin pazarlarına baharat, her türlü kıymetli taş ve altın verirlerdi. Senin malların için kervanlar Tarşiş gemileriydi; ve seni doldurdular ve denizin bağrında çok izzetli oldun”.