Sabah ezanları okunuyor bu satırları yazarken… Bundan 100 ay önce ilk sayının editör yazısını da bir sabah ezanı vakti yazdığımı hatırlıyorum.
O ne telaştı Yarabbi! O ne endişe dolu sabahlamalardı!
2012 Nisan’ında Kâzım Karabekir Paşalı kapağımızla “Vira Bismillah” deyip yelken açtık tarihin bilinmeyenlerle dolu ummanına; bugüne kadar 20 bin sayfalık bir Derin Tarih külliyatı vücuda geldi.
İçinden nice iddialar boy verdi ki birine çok yakınız: 86 yıldır ruhu cisminden soyulmuş olan Ayasofya bu sayıyı elinize aldığınızda kapılarını açmış olacak inşallah.
İlk sunuş yazıma Edip Cansever’in bir mısraıyla başlamıştım. “Bir mendil niye kanar?” diye soruyordu. “Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar?” Ve ekliyordu: “Mendilimde kan sesleri.”
Tarihimiz kanıyor ama kanamayı durdurmaya çare bulunamıyordu, zira bir iç kanamaydı.
Sahte bir tarih konulmuştu çalınan tarihimizin yerine. Jack Goody’nin ifadesiyle bu hırsızlık Avrupa’nın dünyanın geri kalanının hafızasını kendi menfaati doğrultusunda formatlamasıyla vücut bulmuştu. Dünya kendini Avrupalı olarak düşünmeli, görmeli ve hissetmeliydi. ABD’de heykelleri yıkılmakta olan Kolomb’un ders kitaplarımızda bir “kahraman” gibi dayatılmasındaki tuhaflığı düşünün.
Yalnız bizde farklı bir şey olmuştu. İçeride bir hırsızlık daha yaşanmıştı. Yakın tarihimiz büyük ölçüde karanlıkta bırakılmış ve bu belirsizlikten istifade edenler menfaatlerine uygun bir tarih yazmışlardı.
Bu sahte tarihin kendini efendi ilân etmesine ve devleti arkasına alarak potansiyel tarihleri yutmasına itiraz ediyorduk. Mendilimizden gelen “sesleri” yakalayıp bugüne ve istikbale kayıt düşmekti derdimiz.
Zaman oldu, hakikaten kanadığı da oldu mendilimizin. Olsun. Bunlar da takdir-i Hüda’dır. “Mevlâm neylerse güzel eyler.” Ayasofya’da Fatih ve Akşemseddin hazretlerinin secde ettiği yerlere alnımızı değdirmeye yaklaştığımız demlerde 100. sayıyı çıkarıyor olmak apayrı bir tevafuk güzelliği değil midir?
Bizlere yıllardır bıkmadan, usanmadan verdiğiniz destek için, dualarınız için, takdir ve eleştirileriniz için şükranlarımızı sunuyor, dergiye yazıları ve fikirleriyle destek veren değerli yazarlarımıza ve hocalarımıza sa’yiniz meşkûr olsun diyoruz.
Her daim destekçimiz olan Mehmet Genç hoca “Gazanız mübarek olsun çocuklar!” derdi.
Çıkan 100 sayı tarih gazalarına açılan birer kapı, açılacakların da birer müjdesi olsun.
Nice yeni sayılarda buluşmak üzere hayırla kalınız efendim.