Mehmed Ali Aynî 9 Mart 1868 tarihinde, o zaman Osmanlı toprakları içindeki Manastır vilayetine bağlı Serfiçe kasabasında dünyaya geldi. Biyografisi hakkında yazdığı satırlarına kulak verelim: “Rumeli’deki Manastır ile Teselya’daki Yenişehir-Fener arasında kâin Serfiçe kasabasının yakınlarında Kayalar, Cuma ve Sarıgöl nahiyeleri ahalisi kâmilen Türk’tür. Bunlar fetih sırasında Konya taraflarından gönderilerek oralara yerleştirilmiş olduğundan yerli Rumlar onlara (Konyar) derlerdi. Ecdadım işte bu Türklerden ve onların Sipâhî kısmındandır. Pederim Mehmed Necib Efendi, onun babası Ali Rıza Sipâhî, onun da babası Mustafa Sipâhî idi. Büyük pederi
min mutasarrıf olduğu tımar Sultan II. Mahmud zamanında sipâhîliğin ilgası üzerine alınıp yerine kayd-ı hayat şartıyla maaş tahsis edilmişti. Bu cihetle pederim, ceddimin vefatından sonra Serfiçe’de kısa bir müddet için memuriyet hayatına girmişse de sonra ticaret yapmayı tercih etmişti.” “Pederim, Serfiçe eşrafından ve zuamâdan (yani Osmanlılarda sipâhîlere verilen en büyük tımar sahibi) Mustafa Zâim’in oğlu Celâleddin Efendi’nin kızı Refika Hanım’la evlenmişti. Bu izdivaçtan evvelâ ben doğmuşum. Benden üç sene sonra doğan hemşirem Cavide pek küçük yaşta vefat etmiş. Ondan sonra sırasıyla hemşirem Fatma (Mutlu) ve kardeşim Hasan Tahsin (Aynî) dünyaya gelmiştir. Pederim Mehmed Necib Efendi İstanbul’da 1319 sene-yi hicriyesinde (Milâdî 1901-1902) vefat etmiştir. Merkezefendi civarında medfundur. Ailemize memleketimizde Aynîoğulları derler fakat bunun sebebini tahkik etmedim.” Serfiçe’deki Sıbyan Mektebi’nde, ailesinin göç etmesi üzerine Selanik, İstanbul, San’a (Yemen) askerî rüşdiyelerinde okuyan Mehmed Ali Aynî, Mülkiye Mektebi’ne girerek 1888 yılında en iyi derece ile mezun olur. O zamanlar Mülkiye Abdurrahman Şeref Efendi (Okul Müdürü ve İstatistik öğretmeni), Recâizâde Mahmud Ekrem Bey (Belâgati Osmaniye ve Kitabeti Resmiye), Ali Şahbaz Efendi (Devletler Hukuku), Mikael Portakalyan Paşa (Maliye), Sakızlı Ohannes Paşa (İkitsat), “Lastik Said” diye anılan Kemâlpaşazâde Said Bey (Fransızca) ve Mizancı Murad Bey (Tarih) gibi kudretli hocalar sayesinde en parlak günlerini yaşamaktadır. Genelde o tarihlerde Mekteb-i Mülkiye’den mezun olan gençlere İstanbul’da kalırlarsa 600 kuruş, taşraya giderlerse 1000 kuruş maaş bağlanması gelenek haline gelmesine rağmen Mehmed Ali Aynî’ye “ödenek yok” gerekçesi ile bu maaş bağlanmamış, o da iş bulmak gailesine düşmüştür.