Bizde umumi bir hastalık gibidir: Tarihçiler malzemeleri üzerinde düşünmeyi, felsefeciler de tarih okumayı pek sevmez. Bu yüzden tarihçilerimiz muazzam bir felsefe laboratuvarı olan tarih platformu üzerine balyaları yığmaya çabalarken, aynı malzeme yığını, onları ayıklayıp değerlendirecek felsefe adamlarının lakaydisine toslar. Kaybeden biz oluruz.
Felsefe tarihi derslerinde Leibniz monadolojisiyle, sonsuz ufaklar (infinitesimal) buluşu ile, mümkün dünyaların en iyisi teorisiyle vs. okutulurken, Fransa kralına yazdığı risalesinde Osmanlı topraklarının işgalinin Mısır’dan başlatılmasını tavsiye ettiği es geçilir. Halbuki filozof Leibniz ile kraldan para koparmaya kalkan çıkarcı Leibniz aynı elmanın iki yarısıdır.
Bizde klasik felsefe tarihi kitaplarında ayakları yerden kesilmiş filozofların “arka bahçesi” anlatılmaz. Tarihçiler ise felsefeyi maddî temelden mahrum bir tür eğlence olarak görüp istihfaf eder.
Özetle: Felsefeci tarihe kör, tarihçi felsefeye kapı ve pencerelerini kapamış vaziyettedir.
Bilelim ki bu kısır döngüyü kıranlar hasretle gelmesini beklediğimiz hakiki filozoflarımız olacaktır.
2018 Ocak’ında kapağa taşıdığımız Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın tarihten gelip felsefede konaklayan ve Cevdet Paşa’dan sonra baltayla kesilmiş tefekkür ile tarih kablolarını lehimlemeye teksif ettiği değerli fikirlerini sizlere ulaştırmış, düşünen tarihin ve ayakları yere basan bir felsefenin önümüze ne amansız ufuklar açacağını göstermiştik.
Elinizdeki sayıda ise Prof. Dr. Teoman Duralı’nın bu defa felsefeden gelip tarihte konaklayan ve oradan tefekkür sayhaları halinde demlediği fikirlerini takdim etmenin heyecanı içindeyiz. Okuduğunuzda pergelinin sabit ayağını İstanbul’a saplayan bir tefekkür erinin hangi evrenselmiş gibi görünen hakikatlerin kabuğunu ustaca soyduğuna, kendimizde hor gördüğümüz nice güzelliği keşfedip nasıl üzerindeki tozları temizleyerek zihin raflarımıza yeniden dizdiğine şahit olacaksınız.
Duralı hocamıza bereketli bir ömür dilerken, kendisini çeşitli yönleriyle tanıtan yazılarıyla sayımıza katkıda bulunan talebe ve dostlarına teşekkür ediyoruz.
Derin Tarih elbette bir tarih dergisi ama yalnız tarihî olayları değil, onların felsefî temellerini ve tarihe hangi bakış açısından bakılması gerektiğini göstermeyi de gaye edinen bir dergi. İddiamızı bundan sonra da benzer açılımlarla ortaya koyacağımızdan emin olabilirsiniz.
Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle
hayırla kalınız.