Hz. Peygamber’in (sas) vefatından sonra yönetime gelen ilk halifeler, cihadı Yüce Allah’ın (cc) kendilerine yüklediği bir sorumluluk ve dinî hayatın bir parçası olarak görüp hemen harekete geçtiler. Birkaç yıl içinde Doğu Roma (Bizans) ve Sâsânî imparatorluklarına ait geniş bölgeler fethedildi. İlk fetihler tabii olarak Müslümanların imkânları çerçevesinde şekillenmiş, zamanla daha donanımlı birlikler oluşturulmuştur.
Müslümanların fethettikleri coğrafya içinde iki önemli bölge olan Şam ve Mısır eskiden Doğu Roma İmparatorluğu’nun topraklarıydı. İki bölgenin de Akdeniz’e kıyıları vardı. Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları Akdeniz’i çepeçevre kuşatmış, Akdeniz âdeta bir Doğu Roma gölü haline gelmişti. Bu durum güçlü bir donanmaya sahip olmayı gerektiriyordu. Bu sayede Akdeniz’deki irili ufaklı adaları kontrol ediyor ve buraların stratejik imkânlarından faydalanıyorlardı.
Şam ve Mısır bölgelerinin fethinden sonra burada görev yapan valiler, denizden gelebilecek Doğu Roma İmparatorluğu saldırılarına karşı müteyakkız olmak gerektiğini anlamışlardı. Böylece Hz. Osman (ra) döneminde denize ilgi gösteren Şam valisi Muaviye b. Ebî Süfyan ile Mısır valisi Abdullah b. Sa‘d b. Ebî Serh sınırlı da olsa yönettikleri bölgenin imkânlarını kullanarak Müslümanların ilk donanmalarını kurdular. Böylelikle Doğu Roma İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz’e ve bereketli Mısır ve Şam topraklarına tekrar hâkim olma çabalarını akim kıldılar. Öte yandan, Akdeniz’deki Bizans gücünü kırdıkları bu donanmalarla İstanbul kuşatmalarına da denizden destek verdiler. Erken bir zamanda Hz. Osman döneminde 652 veya 655 yılında meydana gelen Zâtü’s-savârî deniz savaşı, Bizans’ın ağır mağlubiyetiyle sonuçlanmış; İmparator II. Konstans canını ancak tebdil-i kıyafetle kaçarak zor kurtarmıştı.
Bu gelişmelere paralel olarak, Akdeniz’deki Kıbrıs’ın stratejik önemi de Müslümanlar tarafından erken bir tarihte fark edildi. Şam valiliği sırasında adanın ehemmiyetini gören Muaviye, Hz. Ömer’den (ra) Kıbrıs’a yönelik bir fetih seferi düzenlenmesi için izin istedi. Şam bölgesinin güvenliği için Kıbrıs’ın önemini Halife’ye anlatmaya çalışmış, ancak Hz. Ömer o dönemde deniz yolculuğunun taşıdığı riskleri hesaba katarak hemen müspet cevap vermek yerine Mısır Valisi Amr b. Âs ile durumu istişare etmeye karar vermişti. Amr hem Mısır’da valilik yapıyordu hem de deniz yolculuğu hususunda tecrübe sahibiydi. Halife’nin sorusuna edebî bir dille şüphe ve endişelerini yazan Amr’ın mektubunu okuyan Hz. Ömer, Müslümanların tehlikeli bir yolculuğa çıkarılmalarına izin vermeyeceğini bildirerek Muaviye’nin talebini geri çevirdi. Hz. Ömer’in bu kararında, hilafetinin ilk zamanlarında, 634 yılında meydana gelen Köprü Savaşı’nda geri çekilen askerlerin önemli bir kısmının nehirde boğularak şehit olmasının da payı vardır.