Başta Gazi Paşa olmak üzere Millî Mücadele’nin liderlerinin aşağı yukarı tamamının kafasında yeni bir devlet kurulacaksa bu siyasî yapı parlamenter sisteme dayanacaktı fikri vardı. İmparatorlukların ve babadan oğula geçen sistemlerin artık ömrünü tamamladığı ortadaydı. Sultan II. Abdülhamid’den sonra devleti zaten hanedan yönetmiyor, sembolik olarak varlığını sürdürüyordu. Nitekim 23 Nisan 1920’de Ankara’da bir meclis teşekkül ettirilirken, her ne kadar İstanbul’da kapatılan meclisin devamı gibi bir görüntü verse de bu, meşruiyetini mevcut devlete dayandırma, illegal bir duruma düşmeme düşüncesinden kaynaklanıyordu. Bu nedenle mebuslar, nâzırlar ve sadrazam pozisyonunda yer alanların tamamı “vekil” sıfatını kullanıyorlardı.
Millî Mücadele’yi yürütecek bu meclis ilk iş olarak 2 Mayıs 1920’de çıkardığı bir kanunla 11 kişiden oluşan bir “İcra Vekilleri Heyeti” kurdu. Bu, meclisin içinden çıkan hükümetti ve 11 kişilik bakanlar kurulundan oluşuyordu. Bu bakanlar kurulunun birinci sırasında Şer’iyye ve Evkâf Vekâleti yer alıyordu (Düstur, Üçüncü Tertip I/6). Şeyhülislamlık ile II. Mahmud döneminde kurulan (1826) Evkâf-ı Hümayûn Nezareti’nin görev ve yetkilerini bünyesinde toplamıştı.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…