Osmanlı demek kalem ile kılıcın, akıl ile kalbin, ihtişam ve tevazuun, maddeye biçim veren ruh ile ruha yeni izler açan maddîliğin altın sentezi demektir.
Osmanlı demek dilenci çanağından Selimiye’nin kubbe alemine kadar aynı himmet, aynı dikkat ve aynı incelikle harmanlanmış, insanı tam kalbinden öpen bir medeniyet demektir.
Osmanlı demek yeryüzünde mazlumların sesi, mağdurların nefesi, insanlığın sığınılacak “son adası” demektir.
Osmanlı medeniyet şelalesinden dökülen suların esrarlı sesleri hâlâ gönül tellerimizi titretmekte, hafızalarımızda uğuldamakta ve sık sık “Geri Gel Ey Osmanlı” dedirmektedir ki hâlâ ölmediğinin, dışımızda ve içimizde yaşamakta olduğunun en kesin ispatıdır.
‘Osmanlı bir daha gelir mi?’ sorusunun çengelinin 21. yüzyıl başında dostun da düşmanın da Türkiye’nin de dünyanın da can kulağına asılmış olması manidardır.
Günün birinde “iyi atlara” binip hatıralarıyla beraber “yıldızların düştüğü yere” gömülen bu yaşama ustalarının nasıl olup da 400 çadırlık bir aşiretten sadası asırları dolduran evrensel bir medeniyet binası inşa edebildikleri, çözülmesi çetin bir bulmacadır.
Bizlere düşen de ‘onlar bunu bir kere başardılarsa bir kere daha niye başarılamasın?’ diye sormak değil midir?
Bir başka deyişle, muhteşem Osmanlı medeniyeti adeta yaşlandıkça gençleşmekte, öldürülmeye çalışıldıkça dirilmekte, yabanlardan gizlediği sırları ehline açmakta ve yeryüzü ölçeğinde gitgide daha fazla zihnin merakını haklı olarak üzerine çekmektedir.
Peki gerçekten de kimdi bu Osmanlılar veya Osmanoğulları? Nasıl kuruldular? Hangi şartların ve kararların eseriydiler?
Mayayı hangi ustalar eliyle karmışlardı ki bu denli uzun ömürlü ve gümrah bir devlet ve ona eşlik eden ihtişamlı bir medeniyeti vücuda getirebildiler?
Fransızların 20. yüzyıldaki en büyük tarihçisi Fernand Braudel Osmanlı devleti için “Büyük bir tarihçilik meselesi” demişti.
Elinizdeki sayıda bu “büyük mesele”yi, kuruluşuna eğilerek sorgulamaya ve onun diriltici ruhunu bir cemiyete ve coğrafyaya nasıl başarıyla üflediğinin sırrını bulmaya çalıştık.
2020 yılında da “Tüm bildikleriniz tarih olsun” diyoruz.
Hayırla kalınız.