Önce “cemaat”la alakalı bazı hatırlatmalarla başlamak lazım. 1924 sonrası itibariyle cemaatın Türk hukuk mevzuatında ve resmi dilde sadece gayrımüslimler için bir karşılığı var. (Garip ve enteresan bir durum ama böyle.) Rum-Ortodoks cemaatı, Ermeni cemaatı, Yahudi cemaatı… Lozan Antlaşması başta olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası metinlerde de gayrımüslim cemaatlar zikredilmiş ve hakları garanti altına alınmıştır. Genel olarak Müslümanlar, özel olarak belli bir Müslüman grup için cemaat kelimesinin kullanılmasının hiçbir hukukî karşılığı yoktur, olsa olsa kültürle, gündelik dille, sosyal hayatla alakalı bir vâkıa, bir kullanım olabilir. Cami cemaatı var diyeceksiniz. Doğru ama o şimdilik bizim konumuzun dışında. Çünkü cami cemaatı camiye gelen, imam efendiye uyan herkesi içine alır, onların içinden herhangi bir gruba, bir meşrebe, bir mezhebe, müstakil bir fikre işaret etmez. Çünkü cami “elhamdülillâh Müslümanım” diyenden “şeriat istiyorum” diyene kadar herkese açıktır, birine kapalı olduğu zaman “cami” (bütün Müslümanları bir mekânda, bir imamın önderliğinde bir araya toplayıcı) özelliğini kaybeder, artık orada Cuma namazı (cemaatla/toplu olarak kılınması mecburi olan haftalık ibadet) kılınamaz.
Cemaatların Ruhu Nasıl Bir Beden Arar?
