“Vakıflar arasında şüphesiz en önemlileri sosyal yardımla ilgili olanıdır. Türk ruhunun bütün şefkat ve basireti bu vakıflarda belirir.
Türk sosyal yardım ruhunun esası, Türk toplumu içinde sosyal sefaleti önlemek ve dayanışmayı sağlamaktır. Türk basiretinin bu sosyal müessesesinin siyasi bakımdan da tesirli olması bakımından ilginçtir. Bu müessese [Ömer Lütfi] Barkan’ın tabiriyle “kolonizatör dervişler ve tekkeler” müessesesidir. Atalarımız, fütuhat devirlerinde sosyal yardımı, bir expansiyon [genişleme] vasıtası olarak da kullanmışlardır. Sınır bölgelerinde hatta düşman toprakları içinde sistemli olarak tekke ve zaviyeler kurmuşlardır. Bu müesseselerin vazifesi sosyal yardım yoluyla pro-Türk bir sempati havası yaratmaktır.
Esasen Anadolu’nun bir asır zarfında bir baştan öteki başa Türkleşmesinde sosyal yardım düşüncesi büyük rol oynamıştır. Böylece sosyal yardım, sosyal olduğu kadar politik basiret eseri olarak görülmektedir. Sosyal yardım geleneğinin hâlâ izleri silinmemiş olan bir belirtisi de aşhanelerin yerine kaim olan evden-eve yardımlardır. Bu evde güzel neşeden bir yemek pişirildiği zaman kokunun yayılabileceği evlere o yemekten yollamak âdeti Orta Anadolu’da yaşamaktadır.
Esasen Türk töresinde komşuluk çok önemli bir rol oynar. “Ev alma komşu al.” atasözü çok manalıdır. Komşuluk bir nevi akrabalık ifade eder. Komşunun bütün acıları paylaşılır, bütün sevinçleri beraber tadılır. Bu bakımdan “Türk milletinin şuuruna, necabetine, yardım anlayışına ulaşabilen bir millet yoktur.” demekte mübalağa yoktur.”
Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’ın 11-13 Haziran 1964’te düzenlenen I. Millî Kızılay Konferansı’nda dile getirdiği hususlar, bugün de hâlâ aynı şekilde geçerliliğini koruyor. Hem kamu hem de özel yardım kuruluşlarımızın dünyanın dört bir yanında gösterdiği faaliyetler, Irmak’ın özellikle son cümlesinin teyidi mahiyetinde.
Derin Tarih olarak, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan yüz akı kurumlarımızdan Hilâl-i Ahmer’i (Kızılay) kapak konusu olarak seçerken, insanî yardım sahasındaki mazimizi ve sicilimizi öne çıkarmak istedik. Sürprizlerle dolu, zengin görsellerle desteklenmiş muhtevamızı keyifle okuyacağınızı ümit ediyorum.
Hilâl-i Ahmer dosyamız için, Kızılay Akademi Başkanı Alparslan Durmuş Beyefendi’ye özel teşekkür borçluyuz. Kendisinin yönlendirmeleri, bize ulaştırdığı belge ve yazılarla çizdiği geniş ufuk olmasaydı, böyle bir sayıyla karşınıza çıkamazdık.
Hayırla görüşmek üzere…