Afrika dendiğinde, bugün herkesin aklına bu büyük kıtanın başka bir hususiyeti gelebilir. Ancak Müslümanların maşerî hafızasında, Afrika, İslâm’ın ilk yıllarında Mekke’deki mazlum mü’minlerin sığınağı olarak yer etmiştir. Hz. Peygamber’in ﷺ “Orada kimseye zulmetmeyen bir hükümdar var” yönlendirmesiyle Habeşistan’a hicret eden sahabîler, gerçekten de orada kendilerine sıcak bir kucak ve cömert bir vatan bulmuşlardı. Öyle ki Habeşistan hükümdarı Necâşî Ashame 630 yılında vefat ettiğinde, Hz. Peygamber ﷺ “Bugün sâlih bir kardeşiniz vefat etti, kalkın, onun namazını kılın” diyerek kendisinin gıyabî cenaze namazını kıldırmıştı.
Habeşistan (bugünkü adıyla Etiyopya) ve içinde yer aldığı bereketli bölge (bugünkü adıyla Afrika Boynuzu), modern zamanlarda ne yazık ki Batılı sömürgecilerin vahşi istilalarıyla karşı karşıya kaldı. Necâşî’nin vaktiyle hiç kimseye zulmedilmeyen topraklarında haksızlığın her türlüsü işlendi. Afrika Boynuzu sadece sömürülmedi, aynı zamanda burada yaşayan milletler de birbirine düşman edilerek, adeta uzun yıllar boyunca bölgenin sakinleşmemesi adına yıkıcı adımlar atıldı.
Derin Tarih olarak bu sayımızda Afrika Boynuzu’na odaklanırken, hafızalarımızın derinliklerinde güzel hatıralarla yer eden bir coğrafyanın serencâmını dikkatlerinize sunuyoruz. Bugün hâlâ çok sayıda devletin gözlerini üzerine diktiği Afrika Boynuzu, hem konumu hem de taşıdığı potansiyel itibariyle, bundan sonra da önemini hiç kaybetmeyecek gibi görünüyor.
Gündemi dikkatle takip eden okurlarımız, kısa süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü barış diplomasi neticesinde Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed arasında varılan mutabakatı gözden kaçırmamıştır. Türkiye’nin bölgede nasıl olup da böylesine etkinlik kazanabildiği sorusunun cevapları dosyamızın satır aralarında saklı.
Yeni sayımızda hayırla görüşmek üzere…