Turgut Özal’ın, cumhurbaşkanı olmasından sonra gündeme getirdiği “başkanlık sistemi” tartışması Türkiye’de değişik dönemlerde ivme kazanmaktadır. Günümüzdeki tartışma, bu sistemin karşıtlarının kişiselleştirdiği, destekleyicilerinin ise gerekliliğini somut nedenlere dayanarak ortaya koymakta zorlandıkları bir münakaşaya evrilmiştir.
Parlamanter ve başkanlık sistemlerinin karşılaştırılması siyaset biliminin önemli araştırma konularından biridir. Juan Linz’in başkanlık sisteminin sakıncalarını dile getirilen ve günümüzde klasik haline gelen çalışması1 konu üzerine yoğunlaşılması neticesini doğurmuştur. Linz ve Arend Lijphart benzeri tanınmış siyaset bilimciler tarafından dile getiren mahzurlar, Donald Horowitz, Scott Mainwaring, Matthew Shugart benzeri akademisyenler tarafından sorgulanmıştır.2 Başkanlık ve parlamenter sistemlerin karşılaştırması günümüzde siyaset biliminin temel araştırma konularından biridir.
Tekrar edecek olursak, parlamenter ve başkanlık sistemlerinin mukayesesi, hangisinin demokrasinin gelişmesine daha çok katkıda bulunduğu, siyaset biliminin, bilhassa son 30 yıldır, en önemli araştırma alanlarındandır. Türkiye’de günümüzde ivme kazanan sistem tartışmasında, konunun sahip olduğu zengin siyaset bilimi literatürü çerçevesinde değerlendirilmesi, bu bağlamda fayda-maliyet analizleri yapılması doğaldır. Ancak toplumumuzda konu tartışılırken parlamentarizm ve başkanlığın avantajlarını ileri süren görüşlerin yanı sıra “yönetim geleneğimiz” de sıklıkla gündeme getirilmektedir. Bu gerçekleştirilirken de ciddi bilgilere dayanılmaksızın “geleneğimiz”in “parlamenter” ya da “başkanlık” sistemini tercih etmemizi gerekli kıldığı ileri sürülmektedir.