Bu yıl da 5 Aralık’ta bazı kadın kuruluşları çeşitli etkinlikler düzenleyerek kadına seçme-seçilme hakkı verilmesini kutladılar. Bol bol hamasi nutuklar atıldı, bu hakkı birçok Avrupa ülkesinden önce Türk kadınına bahşeden Gazi Paşa’ya övgüler yağdı.
1934’ten beri devam eden kutlamalara kimsenin itirazı olamaz; gerçekten de kadınlarımız için önemli bir gün! Hatta daha ciddi ve görkemli kutlanmasında yanayım. Ancak Cumhuriyet’in laik-atak kesimleri alışkanlıklarına sadakatle, her olay gibi bunu da saptırarak, Cumhuriyet’in kazanımları başlığı altında “çağdaşlaşma hanesine” çeri çöpü ile boca etmekteler. Bu kazanımın altını doldurmak düşüncesiyle, kadının konumu üzerinden tarihimize kara çalınmakta aslında.
Sultan II. Abdülhamid döneminden itibaren kadınlar sosyal hayatta hissedilir derecede görünmeye başladılar. II. Meşrutiyet’le beraber bu daha belirgin hale gelecekti. Cumhuriyet’ten sonra siyasî arenada Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) arz-ı endam edince, cumhuriyet=demokrasi zanneden bazı hanımlar hemen harekete geçtiler. Nezihe Muhiddin Hanım’ın önderliğinde Kadınlar Halk Fırkası’nı kurdular.
Cumhuriyet’in ilanı sürecinde Millî Mücadele’nin A kadrosunun hoşnutsuzluğu ve muhalefetiyle morali bozuk olan Gazi Paşa bunu duyunca “çıldırdı” demeyelim ama canı fena halde sıkıldı. Kafasındaki önemli hedef ve projelerin yol haritasını hazırlarken ve bin bir meşgaleyle boğuşurken “kadınlar fırkası” da nereden çıkmıştı?
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…