Amerikalılar 1774’de İngiltere’den istiklâllerini kazandıktan sonra yepyeni bir idare kurdular. Kralın yerine başkanı oturttular. Kongre dedikleri meclise de kanun yapma yetkisi tanıdılar. İki güç birbirinden apayrı çalışmaya başladı. Dünyanın en kısa ve yürürlükteki en eski anayasalarından birini hazırladılar. ABD’nin kuruluşu, insan hakları beyannamesi ile beraber gerçekleşti. Başlangıçta 7 eyalet idi. Fransa’dan, İspanya’dan, Meksika’dan, hatta Rusya’dan parayla toprak aldı. Savaşarak kazandığı da oldu. Bugün millî bayraklarındaki yıldızlarda ifade dildiği gibi 50 eyalet ABD’yi teşkil eder.
Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olmak üzere iki büyük parti vardır. Birincisine merkez sağ, diğerine merkez sol denilebilir. Sermaye sahipleri ve muhafazakârlar Cumhuriyetçilere, alt tabaka ve serbest fikirliler Demokratlara rey verirler. Bu sebeple rey nispetleri oldukça yakındır. Bazen birini, bazen diğerini iktidarda görmek mümkündür. İktidar değiştiği zaman, Amerikan politikasında çok kayda değer değişiklikler görülmez.
İki küsur asırdır ufak tefek aksaklıklar dışında tıkır tıkır işleyen bir sistem teşekkül etti. Biraz da bu sebeple zaman zaman çok garip ve yeteneksiz insanlar başkan olduğu halde, sistemde en ufak bir sarsılma olmadı. Okuma yazma bilmediği söylenen başkanlar da oldu; ikinci sınıf Hollywood aktörleri de. Balık avlama merakı yüzünden Beyaz Saray’a hiç gelmeyenler de vardı; felç olup hasta yatağında aylarca yatağından memleketi idare eden başkanlar da. Ama Amerika’da demokrasi hiç kesintiye uğramadı. Bu, sistemin zaferidir.
1) Neden başkanlık sistemi?
Birleşik Amerika’yı kuranlar, bir kralın heybeti ile bir başbakanın gücünü tek kişide birleştirmek istediler. Bir başka deyişle, halk tarafından seçilen güçlü bir iktidar arzuladılar. Başkanlık sistemi böylece doğdu. Dünyanın en eski anayasası olan ABD anayasası 1787 tarihli kısa bir anayasadır. Defalarca “düzeltilmiştir”. Ama sistemin ve hürriyetlerin sıkı bir teminatıdır.
Başkanlık sistemi, parlamenter sistemin aksine, kuvvetler ayrılığını sert biçimde tatbik eden ve icraya belli bir üstünlük tanıyan sistemdir. Başkanlık sisteminde, parlamenter sistemin aksine kuvvetler ayrılığı katıdır. Müesseseler arasında bir denge ve fren usulü kurulmuştur. Kongre (parlamento) başkanlık sisteminin birinci ayağıdır. Temsilciler meclisi ve senato olmak üzere iki kanatlıdır. Senatoda 50 eyaletin seçilmiş ikişer temsilcisi vardır. İki yılda bir üçte biri yenilenir. Temsilciler meclisinin 435 azası 2 yılda bir dar bölge sistemiyle nüfusa göre seçilir. Kanun yapmak, borçlanmak, vergi koymak, anlaşmaların tasdiki, harp ilanı ve bütçe hazırlamak kongreye aittir.
2) Olmazsa olmaz vasıf: WASP
Amerikan başkanı olmak için anayasada yazılı olmayan bir vasıf aranır ki, WASP diye bilinir: White-Anglo-Sakson-Protestan. Beyaz ırktan, İngiliz asıllı ve Protestan dininden olmayanlar başkan olamazdı. 1930’larda Smith adında bir Katolik ağır bir mağlubiyete uğramıştı. Bu geleneği ilk yıkan Kennedy oldu. Kennedy 1960 seçimlerinde Demokratların adayı idi. Hem Katolik, hem de İrlandalı idi. Genç ve yakışıklı oluşundan başka avantajı yoktu. Kimse kendisine şans vermiyordu. Karşısındaki aday Nixon son anda büyük bir hata yaptı. Kennedy’nin televizyondaki tartışma teklifini kabul etti. Renkli televizyonda makyajı reddeden Nixon çok yaşlı ve kasılmış görünüyordu. Kennedy ise rahat, esprili ve sevimliydi. Kennedy kazandı; ancak sadece 118 bin farkla.
Muhalifleri, Katolikler Papa’ya bağlı oldukları için vatanlarına hıyanet bile edebilecekleri söylüyordu. Hatta başkanın yatak odasında doğrudan Papa’ya bağlı kırmızı bir telefon bulunduğu bile söylendi. Karısı Jackie milyonların sempatisini kazandı. Öte yandan, Kennedy’nin sarışın artist Marilyn Monroe ile dedikodusu ayyuka çıktı.