Rahmetli Aydın Menderes, vefatından bir süre önce (2009 yılı ortalarında) bir yazım üzerine beni arayarak 1921’de Suriye sınırı çizilirken topraklarımızın peşkeş çekildiğini söyleyen Hasan Basri Çantay’ın hangi partinin sıralarında oturduğunu sormuştu. Kendisine fakirin de o cevabın hasretiyle yandığını söylemekle yetinmiştim. Hazır kendisini yakalamışken sormadan edemedim: “Rahmetli babanızın Bağdat’ta İmam-ı Azam’ın türbesini ziyaretinde söyledikleri doğru mudur?”
Sağ olsun, kendisi birkaç koldan teyid etti. Olayı anlatan kişi, başlangıçta CHP’den meclise girmiş olup 1954 seçimlerinde DP’den milletvekili seçilmiş olan eski Emniyet Müdürlerinden Sebati Ataman. [Nazlı Ilıcak’ın Menderes’i Zehirlediler! (1989) adlı kitabında Ataman’la yaptığı söyleşiden aktaracağım.]
Siz ne söylediğini merak ededurun, ben o sözleri bir çerçevenin içine yerleştirmek istiyorum ki, tesadüfen söylenmediği anlaşılabilsin.
İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı devrinde Araplarla ilişkilerin geliştirilmesi için tek bir adım dahi atılmamış, yaklaşımlara karşı daima olumsuz bir tavır takınılmıştır.
28 Mart 1949’da İsrail’i tanıyan ilk Müslüman devlet olduğumuzu ve bu tutumun bizi Arap âleminden iyice koparttığını bilmekte fayda vardır. Prof. Hüseyin Bağcı’nın da belirttiği gibi İsrail’i tanımış olmak, Menderes’in CHP’den devraldığı bir ‘dış politika yükü’ydü. Bu yük, ancak ileriki yıllarda ortadan kaldırılacaktı. İşte Türkiye ile Irak arasında 24 Şubat 1955’te imzalanan ve sonradan İngiltere, Pakistan ve İran’ın da katılımıyla Ortadoğu’nun Türkiye’nin önderliğinde toparlanması çabasının arkasındaki dış politika manzarası buydu.
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…