Celal Bayar’ın “Siyasal Kürtçülüğün merkezi”, Hüsamettin Cindoruk’un da “Apo hareketinin kaynağı” olduğunu iddia ettiği Sivas Kampı, 27 Mayıs darbesini gerçekleştirenlerin en büyük günahlarından biriydi. Böyle bir tedbirin çözüm olabileceğini sanıyorlardı ama yanıldıkları çok açık. Zira Sivas Kampı, devlet ile Kürtler arasında 1938-60 yıllarında adı konmamış ittifakın bozulduğu ve Doğunun yeniden dizayn edilmek istendiği tarihî bir dönüm noktasıdır.
Sivas Kampı’na gönderilen farklı etnik grup ve düşünceden insanlara “zorunlu misafir” oldukları ifade edilmişti. “Misafir”lerin “devletin başına bela” oldukları düşüncesinde olan dönemin İçişleri Bakanı Muharrem İhsan Kızıloğlu, bunların bir şekilde öldürülmesi gerektiğine inanıyordu. Kamp komutanı Sabri Koçak’ın direnişi olmasaydı belki bugün sürgün edilen 55 kişinin akıbeti faili meçhul cinayetler olarak tozlu raflardaki yerini alacaktı.
27 Mayıs iktidarı, DP mensupları dışında Kürtlere ve Nurculara da negatif bir tavır sergilemişti. Öyle ki, Milli Birlik Komitesi (MBK) darbeden sonra çıkardığı af kanununda bu olumsuz duruşunu somut şekilde gösteriyordu. Bütün siyasî tutsaklara af çıkartılırken aralarında Canip Yıldırım, Naci Kutlay, Esat Cemiloğlu, Yaşar Kaya, Sait Elçi, Musa Anter, Muhsin Şavata, Fevzi Kartal gibi isimlerin bulunduğu ve iddianamede suçları “yabancı devletlerin müzahereti (kollaması) ile devletin birliğini bozmağa ve devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf fiil işlemek” olarak belirtilen 49’lar Davası’ndan tutuklu Kürtler affın dışında bırakıldı. 27 Mayıs’ın Kürtlere ilişkin ikinci icraatı ise toplu gözaltı operasyonu ve toplama kampı oluşturulması oldu.
Darbeden dört gün sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tutuklanan, Sivas Kabakyazı’da 5. Er Eğitim Tugayı’nda askerî garnizon içindeki kampta dokuz ay süren zorunlu misafirlik için Sivas’a getirilen yaklaşık 485 kişinin yaşları 14 ila 70 arasında değişiyordu.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…