Son yıllarda bölgemizde yaşanan ve ülkemizi doğrudan etkileyen sosyal ve siyasî sorunlara karşı bir çözüm arayışı olarak Türk ordusunun Suriye’de yürüttüğü faaliyetler, Türkiye’nin buradaki siyasî ve askerî varlığına ilişkin tartışmaları da beraberinde getirdi. Bir tür hak sahipliği ya da tevarüs hukuku anlayışı içerisinde ele alınan ve tarihî bir zemine çekilmek istenen tartışma, teleolojik olarak Türkiye’nin bölgedeki tarihî varlığını dışlama eğilimleri gösteriyor. Bu çerçevede de soruluyor: “Türkiye’nin bu bölgede ne işi var?” Yine aynı çerçeve içerisinden bu soruya bir cevap da veriliyor: “Tarihî olarak Kürtlerin ya da Arapların yurtları olan bu bölgelerde Türkiye’nin bir tür zımnî hak sahipliği iddiasında bulunması işgaldir.” Kuşkusuz bu doğru değil. Tarih, bölgedeki Türk varlığının yalnızca ne kadar eski ve coğrafyanın tarihî yapılanışında temel unsur olduğunu değil, aynı zamanda bunun devamını temin etmenin Türkiye’nin varoluşu ve geleceği açısından da hayatî olduğunu gösteriyor. Bunu görebilmek için kuşbakışı bir tarihî okuma bile yeterli olacaktır.
İslam tarihinde kuşkusuz Hicaz’ın merkeze alınmasıyla “Kuzey Ülkeleri” anlamına gelen Bilâdü’ş-Şam adıyla (zamanla sadece Şam’a dönüşecektir) anılan coğrafya, bugünkü Suriye’nin büyük bir kısmını içerisine alan geniş bir bölgeye karşılık geliyordu. Tabiî burada sözü edilen dönemde bu coğrafyanın bugünkü Filistin, Lübnan ve Ürdün ile birlikte sözde İsrail’in işgali altındaki topraklara da şamil olduğunu belirtmek gerekir. Mümbit Hilal olarak meşhur bereketli topraklara sahip olması, semavî dinlerin mukaddes kabul ettiği beldeleri ihtiva etmesi ve eski çağlardan beri ticaret yollarının kavşağında bulunması dolayısıyla tarihin her döneminde yoğun bir trafiğin bulunduğu Suriye, aynı zamanda Mısır ile el-Cezîre, Irak ve İran’ı da birbirine bağlamaktaydı. Bundan dolayı da bölgede siyasî hâkimiyet iddiasında olan güçlerin en temel ilgi alanı olarak öne çıkıyordu. Nitekim Suriye’deki Türk varlığının da bu hat üzerinden ele alınması uygundur.
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…