TÜLAY METİN: ANADOLU’YU TÜRKİYE YAPAN, SELÇUKLULARIN İSKÂN VE ŞEHİRLEŞME PO-LİTİKALARIYDI

KONUŞAN: MUNİSE ŞİMŞEK

Kitabın giriş bölümünde “Selçuklu şehir tarihçiliğinin Türk tarihçiliğinin en zayıf halkalarından biri” olduğuna dikkat çekiyorsunuz. İsterseniz buradan başlayalım. Bu bir ihmal mi, kaynak eksikliğinden mi kaynaklanıyor?

Her ne kadar eskiye nazaran son zamanlarda sayıları artsa da esasen genel anlamda Selçuklu şehir tarihi çalışmalarının az olduğu bilinen bir gerçektir. Elbette kaynak yetersizliğini en önemli sebeplerden biri olarak gösterebiliriz. Bu dönemi anlamamızı sağlayan kronik olarak bilinen yazılı kaynaklar genellikle siyasî olaylara ışık tutmaktadır. Şehir ve bölge tarihi çalışmak çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Siyasî, coğrafî, sosyal, ekonomik, kültürel ve mimarî tüm bilgilere ulaşmak için incelenen döneme ait kaynakların hepsini gözden geçirmek gerekiyor. Müelliflerin verdiği en ufak bir bilgi, tarihçi için çok değerli olabilir. Coğrafya eserleri, seyahatnameler, vakfiyeler, kitabeler, monografiler, menâkıbnâmeler, biyografiler (hal tercümeleri), paralar ve müzelerdeki eserler dikkatle ve titizlikle incelenmelidir. Hatta bir önceki ve bir sonraki dönemin kaynakları da değerli bilgiler içerebilir. Mesela Osmanlı arşiv belgelerinde Selçuklu dönemine ait bilgilere ulaşmak mümkündür. Bununla birlikte şehir ve bölge tarihi çalışmalarında mekânı bizzat görmek çokönemlidir. Tarihçinin mekânda çalışabilmesi için maddî ve manevî zahmet ve zorlukların üstesinden gelmesi gerekir. Tarihçiler için üzerinde durulması gereken bir husus da az bilgiyle çok şey yazabilmektir. Söz konusu şehir hayatı ise hayal gücünü de biraz konuşturmak gerekebilir. Burada kastettiğim olmayanı yazmak değil. Demek istediğim, bir konuda tereddütte kalan tarihçinin önceki ve sonrasıyla, aynı zamanda muasırı diğer şehirlerle ilgili bilgileri karşılaştırma ve kıyaslama (compare&contrast) metodundan istifade etmesidir. Ayrıca şehir tarihi çalışmaları oldukça genç bir disiplindir. Türkiye’de şehir tarihi çalışmalarını ancak 20. yüzyılın başlarına kadar götürebiliriz. Hüseyin Hüsameddin tarafından yazılan Amasya Tarihi ve Halil Ethem Eldem’in Kayseri Şehri isimli eserleri şehir tarihçiliğinin ilk örneklerindendir. Kayseri Şehri Selçuklular ve Anadolu Türk Beylikleri tarihi ile ilgili önemli bilgiler içermektedir. Ancak bu eserlerde daha çok siyasî ve askerî olaylara yer verilmiştir. Selçuklular tarihi ile ilgili yapılan ilk çalışmalarda idarî, siyasî ve askerî tarihe öncelik vermek devleti tanımak ve genel bir çerçeve çizmek için önemlidir. Aynı durum Avrupa tarih yazımı için de geçerlidir. Şehir tarihi gibi sosyal ve kültürel tarih çalışmaları Annales okuluyla birlikte önem kazanmıştır. Daha öncesinde literatüre siyasî tarihin hâkim olduğunu görmekteyiz. Elbette tarih yazımındaki son gelişmeler Türkiye’deki yerel tarih yazımını da etkilemiştir. Böylece Türkiye’de toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel hayatının geçtiği şehir, köy ve mahalle tarihini konu edinen yerel tarih çalışmalarına yönelme olmuştur. Bu çalışmalar arasında Selçuklu şehir tarihi ile ilgili çalışmaların az yer kapladığı bilinmektedir. Ancak son zamanlarda Selçuklu şehir tarihine dair gerek tez çalışmaları, gerekse müstakil çalışmaların sayısının arttığını söyleyebiliriz.

Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında… 

Benzer konular