KAHRAMAN ŞAKUL: OSMANLILARIN LOJİSTİK SİSTEMİNE DÜŞMANLARI BİLE HAYRANDI

KONUŞAN: MUNİSE ŞİMŞEK

Timaş Yayınları’nın “Görsel Osmanlı Savaş Tarihi” serisinden Çehrin Seferi üzerine yeni bir kitabınız çıktı. Kitapta kuşatmanın Osmanlıların değişen kuzey politikasının bir alameti olduğunu ifade ediyorsunuz. Öncelikle Osmanlı’nın bu döneme kadar takip ettiği kuzey politikasının ne olduğunu soralım?

Geleneksel kuzey politikası Karadeniz yoluyla payitahta hububat, köle ve kürk sağlayan ticaret yollarını emniyet altına alma hedefini güdüyordu. Bunun üç sacayağı vardı. Moskoflar ve Lehler arasında denge politikası gütmek; Tatarlar aracılığıyla bozkırları denetim altında tutmak; stratejik kıyı bölgelerinde güçlü garnizonlar bulundurmak. Böylece deniz yolu kadar bu limanlara inen kara yollarında da güvenliği sağlamak.

Köprülüler döneminde benimsenen yeni politikayı nasıl tarif edersiniz? Buna niçin ihtiyaç duyuldu?

Osmanlıları yeni bir kuzey politikası geliştirmeye iten sebepler zamana yayılmıştı aslında. Daha 1594’te Zaporog Kazakları şayka denilen hafif ve altı düz tekneleriyle nehirlerden Karadeniz’e inip Turla (Dinyester) Nehri’nin ağzını koruyan Akkerman Kalesi’ne saldırmışlardı. Zamanla Tuna Deltası’nda Kili, Kırım’da Kefe, Anadolu’da Trabzon, Sinop ve hatta İstanbul Yeniköy (1624) bu baskın ve yağma faaliyetlerine maruz kaldı. Demek ki Karadeniz bir iç deniz gibi düşünüldüğü vakitlerde bile tam anlamıyla tehlikeden yalıtılmış değildi. Sonra Osmanlılara bağlı ama özerk yapılarını koruyan Erdel, Eflak ve Boğdan Osmanlı muhalefetine rağmen Otuz Yıl Savaşları’na katıldılar. Kırım Hanlığı da Osmanlıların yarı rıza göstermesiyle iç karışıklıklarla çalkalanan Lehistan’a askerî müdahalede bulunmaya başladı. Uçlarda tampon bölge vazifesi görmesi beklenen bu beyliklerin Osmanlıların güvenliğini tehlikeye atan bir tavır içine girmeleri, İstanbul’da rahatsızlık yaratıyordu. Nihayet Köprülü Mehmed Paşa gibi güçlü bir şahsiyetin iktidarı tekeline almasıyla Osmanlılar harekete geçtiler. Paşa Macaristan’da Yanova ve Varad’ı fethedip burada yeni beylerbeylikler yaratarak Erdel ile Viyana’nın bağlantısını kesti. Oğlu Uyvar ve Kamaniçe’yi alarak Erdel ve Boğdan üzerindeki Osmanlı denetimini güçlendirdi. Nihayet Çehrin Seferi ile de Kırım Hanlığı’nı bir serhat ülkesinden iç memlekete dönüştürme imkânı doğdu. Bu özerk beylikleri yeni fetihlerle “iç il” haline dönüştürüp özerkliklerini törpüleme siyaseti 1683’te Viyana bozgunu ile başarısızlığa uğradı.

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…

Benzer konular