KONUŞAN: MUNİSE ŞİMŞEK
Hocam 93 Harbi’nin neticelerini ve Osmanlı’ya etkilerini hakkıyla kavrayabilmek adına isterseniz savaşı hazırlayan sebeplerden başlayalım. 1875’de Bosna-Hersek’te başlayan ve bütün Balkanlara yayılan isyan dalgası sonucunda yaşanan 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı aslında doğrudan Şark Meselesi’nin bir neticesiydi, öyle değil mi?
Şark Meselesi olarak adlandırdığımız süreç, 18. yüzyılın sonunda ortaya çıkan üç büyük dinamiğin sonucudur. Rusya’nın Avrasya coğrafyasında büyük bir askerî güç olarak ortaya çıkması, Fransız İhtilali ve Endüstri Devrimi. İlk dinamikle birlikte sadece Osmanlı ve Modern Türkiye’nin değil, bütün Avrasya coğrafyasının kaderi değişmiştir. Hem 19, hem de 20. yüzyılda… Fransız İhtilali’yle birlikte başlayan milliyetçilik ve self-determinasyon hareketleri Osmanlı coğrafyasını da etkilemeye başladı. Ve 19. yüzyılın başından 20. yüzyılın başına kadar olan süreçte Osmanlı İmparatorluğu’ndaki hemen hemen bütün unsurlar -daha doğrusu bunların elitleri- milliyetçilik akımlarından etkilendi. Önce Hıristiyanlar, daha sonra Müslümanlar… Endüstri Devrimi ise kolonyalizme ve emperyalizme büyük bir ivme kazandırdı. Osmanlı coğrafyası önemli bir odak noktasıydı. Rusya tehdidi ve milliyetçilik dinamikleri birbiriyle iç içe geçmiştir: Rusya’nın bir hedefi de Balkanlardır; Balkanlarda yaşayan Hıristiyanlar Ortodoks’tur ve Rusya kendisini Osmanlı topraklarında yaşayan Ortodoksların hamisi ilan etmiştir.
Rusya’nın Osmanlı coğrafyasına doğru yaptığı her hamle, -başta İngiltere olmak üzere- diğer Büyük Güçlerin de onu dengelemek ve kendi çıkar alanlarını korumak için giriştikleri karşı bir hamleyle sonuçlanmıştır. Kendi egemenlik ve toprak bütünlüğünü korumak isteyen Osmanlı ise bu cenderenin içinde sıkışıp kalmıştır. Şöyle bir açmaz söz konusudur: Balkanlarda Ortodoks Slav unsurlar isyan eder ve otonomi talep eder. Osmanlı Devleti isyanı askerî kuvvetle bastırmaya çalışırken, Rusya müdahale eder ve isyancıların taleplerinin kabul edilmesi, aksi takdirde Osmanlı’ya savaş açacağı tehdidinde bulunur. Bunun üzerine, muhtemel savaş sonrası Rusya yeni kazanımlar elde etmesin, Avrupa stratejik dengesi bozulmasın diye, Büyük Güçler devreye girer ve onlar da Osmanlı’ya isyancıların taleplerini kabul etmesi için baskı uygulamaya başlar. İki ateş arasında kalan Osmanlı ise direnir ve bir süre sonra savaşı göze alır. Fakat Rus ordusuna üstün gelecek bir askerî gücü olmadığı için göze aldığı savaş yenilgiyle sonuçlanır. Mağlup taraf olarak barış masasına oturulunca da Rusya ve diğer Büyük Güçler sadece eski taleplerini almaz, yeni imtiyazlar da koparır.
Bu senaryo 19. yüzyılda -Kırım Savaşı- dışında birkaç defa tekrarlanmıştır. 1875-78 Büyük Doğu Krizi’nin de, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ya da 93 Harbi’nin de senaryosu budur.
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…