FETHİ GÜNGÖR: KAFKASYA’NIN PARLAYAN KILICI İMAM ŞAMİL

KONUŞAN: MUNİSE ŞİMŞEK

Kafkas coğrafyası için “Asya’nın kilidi” denilmiş. İslam tarihçisi Mes’udî ise bölgeyi “diller dağı” olarak tanımlıyor. Kafkasları bu denli önemli kılan nedir?

Hazar Denizi’nin batı sahilinden Karadeniz kıyısına kadar uzanan kıta koridoruna Kafkasya, Kafkas sıradağlarının güneyinde kalan kısma ise Transkafkasya (Kafkasötesi) denilmektedir. Aynı mânâyı ifade etmek üzere Araplar Mâverâ-yı Kafkas, Ruslar ise Zakavkaz tabirini kullanagelmiştir. İngur nehrini Apşeron’a bağlayan hattın alt kısmında yer alan Şapsığya, Ubıhya ve Abhazya Kafkasya’nın bir parçası olup Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Ahıska ve Acarya Transkafkasya’ya dahildir. Sovyet döneminde kullanılan Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya şeklindeki isimlendirme ilmî olmaktan uzak olsa da pratik bir ihtiyaç saikiyle yerleşmiş olmalıdır. Ancak özellikle SSCB sonrası dönemde sıkça kullanılmaya başlayan Güney Rusya isimlendirmesi tarih ilmiyle bağdaşmayan yayılmacı bir yaklaşımın ifadesi olup Kafkasya gerçeğini perdelemeye muvaffak olamayacaktır.

11 Mayıs 1918’de kurulan Şimali Kafkas Cumhuriyeti hakkında Tercümân-ı Hakîkat gazetesinde neşrettiği “Kafkas Hükümetinin Beyannamesi” başlıklı makalesinde Ahmet Ağaoğlu sualinize cevap teşkil eden şu görüşü serdetmişti: “… Kafkas Müslümanlarıyla aramızdaki dinî, lisânî ve ırkî münâsebetler bizi Kafkas Müslümanlarının mukadderatına lakayt bırakamaz. Biz ister istemez bunların hâlini ve maruz kalacakları tehlikeleri nazar-ı dikkate almak mecburiyetindeyiz… Kafkasya’nın zaafından bilistifade Ruslar yeniden bizimle hemhudut olan bu memleketi yine ellerine geçirmeye teşebbüs edebilir. Bizim için bu mühim bir mesele olur. Biz Kafkasya’yı kuvvetli ve bizimle Rusya arasında muhkem bir hâil (engel) olarak görmek isteriz…”

Arap dünyasında “Cebelu’l-elsine, Diller Dağı” olarak bilinen Kafkasya coğrafyası, sadece Rusya ile Türkiye arasında değil, Rusya ile İslam âlemi arasında doğal bir hudut ve muhkem bir mânia teşkil etmekte, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye başta olmak üzere âlem-i İslam’ın hudut kapısı hüviyetini ihraz etmektedir.

Rus Çarlığının 18. yüzyıldan itibaren Kafkasya’yı hedef alması ve 19. asır boyunca var gücüyle saldırmasının arka planında ne vardı?

İlk zamanlar Rus çarları Kafkasya’nın coğrafi zenginliğinden haberdar değildi ve bölgeyi sürgün yeri görüyorlardı. Ancak bölgenin çok katmanlı ehemmiyetini idrak etmekte gecikmediler. Rusya açısından Kafkasya sadece Türkiye’ye ve İslam âlemine açılan bir kapı değil, sıcak denizlere inme stratejisini gerçekleştirebilmek için aşılması gereken zorlu bir engeldi. Keza dünya ticaretinin can damarı kabul edilen İpekyolu’nu kontrol edebilmenin de ön şartıydı.

Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında… 

Benzer konular