Hem Türkiye’de, hem de dünyada Yavuz Sultan Selim hakkındaki literatürün cılız olduğunu görüyoruz. Bu anlamda God’s Shadow (Tanrı’nın Gölgesi) revizyonist bir çalışma. Sizi Yavuz Sultan Selim’le ilgili önceki çalışmalarda tatmin etmeyen taraf neydi?
Dünyamızın daha kapsamlı bir anlatımını sunmak ve son 500 yıllık tarihin günümüzü nasıl şekillendirdiğini göstermek istedim. 1500 yılında Avrupa’dan Çin’e kadar herhangi bir siyasî veya dinî liderden dönemin en önemli jeopolitik güçlerini saymasını isteseydik, Osmanlı İmparatorluğu ilk sırada veya ona yakın bir yerde olurdu. Oysa Türkiye dışına çıktığınızda, tarih eserleri Osmanlı İmparatorluğu’nu nadiren içermektedir. Kitabım Osmanlıların hak ettiği yeri yeniden kazanmalarına yardım etmekte; imparatorluk tarihinin merkezinde yer alan bir şahsiyetin, yani Sultan I. Selim’in hayatı ve dönemine odaklanmaktadır. God’s Shadow modern dünyanın tamamen yeni bir tarihçesini sunmaktadır. Amerikalıların çoğu ABD’nin tarihinin -ne kadar tartışmalı ve eksik olursa olsun- Avrupa, Yerli Amerika ve Afrika’dan türetildiğine inanıyor. Kitabımın argümanlarından biri de, Osmanlılar ve İslamın bütün bu kültürleri ve tarihleri şekillendirdiği, dolayısıyla Amerika’nın tarihini tam ve doğru anlayabilmek için bu diğer tarihleri de kavramamız gerektiğidir.
Diğer kitaplarınızda Osmanlı Mısır’ı ana ekseni oluşturuyor. Türkçeye de tercüme edilen ve büyük ilgi gören Under Osman’s Tree’de (Osman’ın Ağacı Altında) imparatorluğun en büyük gıda tedarikçisi olan Mısır’a odaklanırken ekoloji-siyaset ilişkisini merkeze alıyor, yöntem olarak çevre tarihçiliğini kullanıyorsunuz. Tarih yazımında dikkat ettiğiniz metot ve prensipler neler?
Arap dünyasındaki Osmanlı İmparatorluğu tarihine her zaman ilgi duydum. Bu noktaya kadar, konuyu Under Osman’s Tree adlı eserimde çevre tarihi yoluyla ele aldım. Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap dünyasındaki kurucu yılları elbette 1516-17 yıllarıdır ve işte bunu görerek God’s Shadow projesine başladım. 1516-17 yıllarındaki Osmanlıların Memlûk topraklarını fethetmesini, küresel tarihin bir anı olarak anlatmak ilgimi çekti. Böylesine önemli bir fethi, böylesine önemli bir tarihî olayı biz hâlâ tamamen kavramadığımız gibi doğru bir anlatımına da sahip değiliz. Elbette bazı çalışmalar var. Bu alandaki boşluğu abartmak istemiyorum; ama bu çalışmaların çok az olması oldukça şaşırtıcıdır. Bunun bir nedeninin Memlûk tarihinin sona ermesi olduğunu düşünüyorum. Osmanlı tarihçileri ise Arap dünyası ile yalnızca başlangıç dönemi bakımından ilgilenmektedir. Sonuç olarak 1516-17 yılları bu imparatorluk bitişi ve başlangıcının kırılma noktalarına denk geldiği için bu dönemin üzerinde durmak istedim.
Bu fetih bir imparatorluğun hem dünya sahnesindeki hem de bölgesel önemini tarihteki diğer tüm anlardan daha fazla değiştirmektedir. Bu yüzden hem Osmanlı tarihinin dönüm noktası, hem de küresel bir dönüm noktası olarak 1516 ve 1517’yi anlamak -bu fethin imparatorluk içinde ve dışındaki dünyayı nasıl değiştirdiğini öğrenmek- istedim. God’s Shadow’u Osmanlı ve Ortadoğu tarihi alanında çalışanlardan çok, bu alan dışındaki akademisyenler için yazdım. Onlara Osmanlı İmparatorluğu ve İslam olmaksızın kendi alanları hakkında düşünemeyeceklerini göstermek istiyorum. İmparatorluğun bu dönemdeki yayılması, erken modern dünya -ve iddia ediyorum ki sonrası- araştırmalarının merkezini oluşturmak zorundadır.
Bu yüzden çalışmamın tamamında, Osmanlıların Arap dünyasına nasıl geldiklerini, bu egemenliğin ne anlama geldiğini ve önemini anlamaya çalıştım. Osmanlı İmparatorluğu ve/veya Arap dünyası tarihine ilgi duyan her tarihçinin bu anı anlaması zorunludur. Ayrıca bu kitabın Osmanlı tarihini küresel tarihin ilgi alanlarıyla ilişkilendirmeyi amaçlayan önceki çalışmama benzer olduğunu söylemek isterim. Daha önce çevresel bağlamda bunu yaparken, burada daha geleneksel jeopolitik, ticaret ve savaş metodolojisi yoluyla yapmayı deniyorum.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…