Romanov Hanedanı tarafından yönetilen Rusya’da 1. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Ekim Devrimi sonrasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) kurulmasıyla birlikte Vladimir Lenin ülkeyi nihai amacın Komünizm olduğu Sosyalizm ile yönetmeye başladı. Bu dönemde ülkede güçlü bir merkezî otorite oluşturuldu ve Komünizm ideolojisine karşı olan muhalefet bastırıldı. 1917 yılında başlayan Rus İç Savaşı’nda, Sovyet yanlısı Kızıl Ordu ve milliyetçi güçler arasındaki Beyaz Ordu savaşını Kızıl Ordu kazandıktan sonra Lenin’in önderliğinde Rusya’da yeni bir dönem başladı.
20. yüzyılın dünya tarihinde önemli bir yeri olmasının nedenlerinden biri şüphesiz SSCB’nin kurulması ve bunun siyasî, ekonomik, teknolojik ve kültürel değişimlerin öncül gücünü teşkil etmesidir. Lenin önderliğinde Bolşevik Parti tarafından 1917 yılında gerçekleştirilen devrim sonrası yeni rejim, büyük bir coğrafyaya sahip olan Rusya’nın çok kültürlü, çok dilli, farklı inanç ve mezheplerden oluşan halklarına yeni bir kültür ve hayat tarzı dayatmaya başlar. Bu nedenle Lenin yönetimi Sovyet eğitim ve kültür işlerini en önemli propaganda sahası olarak görmüştür.
Ekim Devrimine kadar sanatın bu denli asli bir propaganda aracı olarak görüldüğü ve ideolojik silaha dönüştürüldüğü başka bir dönem yaşanmamıştı. SSCB’de parti ve sivil toplum faaliyetlerinde bu araç bütün imkânlar seferber edilerek kullanıldı. Lenin yönetiminde sivil toplum faaliyeti olarak bilinen, ana teorisyeninin Alexander Bogdanov olduğu Proletkült hareketi de buna bağlı olarak sanatı sokağa yayma ve burjuva etkilerine karşı proletaryaya ait bir sanat oluşturma amacıyla hareket etti. Özellikle görsel sanatlarda teorik ve pratik gelişmelerin çoğunun temelinin o yıllarda atıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla devrim dönemi sanat yaklaşımını inceleyen sosyologlar “asla bu kadar çok sinema ve tiyatro var olmamıştı, tiyatroda ve sinemada bu kadar çok deney yapılmamıştı” görüşünde hem fikirdir.
1922 yılında SSCB kuruluncaya dek kısa bir durgunluk dönemi yaşansa da o dönemde Lenin’in başkanlığını yaptığı Halk Komiserleri Konseyi’nde eğitim ve kültür işlerinden sorumlu Anatoli Vasilievich Lunacharsky ilk icraat olarak Anatoli Dolinov, Donat Pashkovsky ve Aleksandr Perovich Pantelee’nin yönetmenliğinde çekilen Uplotnenie, (Elele Vermek, 1918) adlı filmin senaryosunda yazarlık yapmış ve filmi ülke genelinde dağıtmıştır. Gücün tam olarak ele alınamadığı 1917-22 yılları arasında bile bunun gibi 100’den fazla filmin çekildiği bilinmektedir.
Lenin’in bütün kurumları ve maddî kaynaklarıyla birlikte Çarlık dönemi sinemasını ulusallaştırdığını ilan ettiği 27 Ağustos 1919 tarihinden itibaren sinemanın gelişiminde kimilerinin müspet, kimilerininse menfi kabul ettiği pek çok değişiklik oldu. Bunların içinde şüphesiz en önemlisi, Devlet Sinema Enstitüsü’nün kurulmasıdır. Bu enstitü sayısız filmin çekilmesine ve nitelikli yönetmenlerin yetişmesine katkı sağlaması bakımından dünya sinemasının bugün geldiği noktada büyük önem arz etmektedir.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…