ABD’de eğitim görmüş birçok arkeolog gibi ben de arkeoloji eğitimimi antropoloji bölümünde aldım. Peki, antropoloji-arkeoloji ilişkisi neye dayanır? Diyebiliriz ki, antropoloji, arkeolojinin temel konuları üzerine sosyal bir perspektif ortaya koyar. Bu tür bir arkeoloji; kültürel öğeler, insan geçmişi ve sosyal değişim konularını irdeler. Arkeologlar insanların nasıl geçindiklerinden dinî inanışlarına kadar uzanan birçok sosyal eylemi araştırmak üzere tarihî eserleri ve somut kültürel değerleri inceler. Bunların yanı sıra, arkeolojik sit alanlarında eski yerleşim yerlerinin haritalarını çıkarmak için çalışma yaparlar. Bu durumda arkeoloji bize ne sağlar? Cevap gayet net: Arkeolojik kalıntıların izini sürmek, bize toplumların nasıl ve neden değiştiklerini öğretir.
Arkeolojinin bir çalışma alanı olarak kendine has bir esprisi var. Eğer spesifik bir zaman aralığını ya da belirli bir bölgeyi çalışıyorsanız, bu konu için verilen kısa ad, bu çalışma alanının sıfatı olur. Örneğin İncil’i inceleyen arkeologlara ‘İncil Arkeoloğu’, Maya medeniyeti için Mezoamerika’da kazı çalışması yapanlara ‘Maya Arkeoloğu’ denir. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’yla ilgili herhangi bir tarihî eseri ya da yerleşim yerini inceleyen çalışmalara da ‘Osmanlı Arkeolojisi’ adı verilir.
Osmanlı Arkeolojisi adına en güzel söz, bu alanda yapılan çalışmalardan örnekler sunma yoluyla söylenebilir. Bu nedenle, Osmanlı coğrafyasında gerçekleştirilen ilk arkeolojik kazılardan birini, belki de en çarpıcı olanını burada paylaşmak istiyorum.
İbraniceden Muhsin Tepeler olarak çevrilen ve bugün İsrail’in kuzeyinde yer alan Ramat Hanadiv, Baron Edmond de Rothschild’a işaret eder. Siyonizmin kurucularından Edmond de Rothschild ilk Siyonist yerleşim merkezlerinin birçoğunu malî olarak desteklemiştir. Bahsi geçen tepeler, Akdeniz’in hemen doğusunda yer alan Kurmul Dağı’nın güney eteklerinde konumlanır. Doğusunda Emec Hanadiv Vadisi bulunan Ramat Hanadiv tepelerinde biyolojik bir bahçe ve doğal bir koruma alanı vardır. İşte bu doğal koruma alanının bulunduğu yerde 1980’lerde yapılan arkeolojik bir kazıda, ilk insan kalıntılarından klasik dönemdeki tarihî eserlere ve son yıllardaki ölü kemiklerine kadar birçok bulguya rastlandı. Osmanlı devrinden (1516-1917) kalan bulguları inceleme amaçlı yapılan bu çalışma, İsrail’de Osmanlı İmparatorluğu üzerine yapılan ilk arkeolojik etütlerden biridir.