19. yüzyıla girerken özellikle Doğu’da mühim coğrafî ve sosyolojik değişiklikler meydana gelmiş; günümüze kadar sirayet eden devletlerarası meseleler de aynı yüzyılında başlarında ortaya çıkmıştır. Esas dönüşümün ise ekonomik alanda zuhur ettiği görülür. 16. yüzyıla kadar Batı ülkelerinin ekonomisi Müslüman Doğu’nun tüccarlarına muhtaçtı. Birkaç yüz yıl boyunca Doğu’nun hammaddeye dayalı ekonomisini Haçlı seferleriyle ele geçirmek isteyen ve bunda muvaffak olamayan Batı, açgözlülüğü nedeniyle, Müslüman Doğulular ile ticaret yapmaktan hoşnut sayılmazdı.
Günümüzde Ürdün sınırları içerisinde yer alan Akabe’de Müslümanlar sadece ticarete odaklanırken, alışveriş veya takas için yüzlerce gemiyle buraya gelen Batılıların pek dürüst olduğu söylenemezdi. İşte böyle bir dönemde İstanbul fethedi. Anadolu’ya geçmek ve buradan Asya’ya uzanmak artık mümkün değildi. Hammadde, doğal kaynaklar, özellikle de baharat… Batı bütün bunlara sahip olmak istiyor ama karşılığını ödemek istemiyordu.
Müslümanlarla dürüst ticarete yanaşmayan Avrupalılar, Doğu’nun icat ettiği ve geliştirdiği materyallerle (pusula, dürbün, harita…) sömürecek toprak aramaya başlarlar. Amerika, Afrika ve Asya’nın bir kısmını ele geçirenlerin başında gelen İngiltere, hammaddeye ve birçok ticarî ürüne alın teri dökmeden sahip olduğu gibi bunları diğer Batı ülkelerine satmaya başlar. O sırada Moskova Kinezliği yerine Rus Çarlığı kurulur (1547) ve Ruslar, Altınorda Devleti’nin dağılmasından sonra asırlardır Türklere ait olan kadim topraklarda hüküm süren Kazan Hanlığı’na 1552’de son verir.
Rusların Bizans’ın takipçisi olduğuna inanan Korkunç İvan’ın Fatih Sultan Mehmed’i model alarak inşa ettiği Çarlık Rusya iktisadî açıdan İngilizlerin dikkatini çeker. Çünkü Avrupa ile Türkistan arasında sıkışıp kalmış olan bu yeni devlet idarî yapılanmada, mimaride, askeriyede, kültür-sanatta, din ve hayat tarzında Roma ve Avrupa’yı örnek almaktadır. O dönemde Türkistan’ın snırlı bir bölümüne hükmeden Ruslar, Çarlığın kurulmasından kısa süre sonra kendilerini Hazar Denizi’ne, Kafkasya’ya ve Türkistan’ın tamamına götürecek olan Astarhan’ı da işgal ederler.
16. yüzyılda Türkistanlıların bir kısmı “kafir” ile ticaret yapmamaktadır. Türkistan pazarına bütünüyle hakim olmak isteyen Rusya amacına ulaşmak için birçok strateji geliştirir. O arada ekonomiye yön vermek isteyen İngiltere’nin de planları vardır. İran üzerinden Çin ve Hindistan’a ulaşma gayesiyle İngilizler ve Ruslar 1553 yılında Londra’da Moskova şirketini kurarlar. Bu şirket İran-İngiltere ve Rusya-İngiltere ilişkilerinin miladını oluşturur.
Moskova şirketi sayesinde İngiltere ve Rusya, iki tarafın da hedefinde yer alan Hindistan’a yönelik uzun vadeli stratejik planlar üretirler. Avrupa’ya hiçbir şekilde yanaştırılmayan Rusya’nın gözü Asya’da olup Bizans’ın takipçisi olduğu idiasıyla İstanbul’un fethinin Hindistan’dan geçtiğine inanmaktadır. İngiltere ve Rusya 1700’lü yıllarda Hindistan’ı ele geçirmeyi hedeflese de Yedi Yıl Savaşı (1756-63) sonrasında Hindistan’ı işgal eden İngiltere olacaktır.