Kadim tarihi ve devasa boyutlardaki yapısıyla pek çok farklı inanç ve dine ev sahipliği yapan Hint Alt Kıtası’na tarihte Vedizm ve Brahmanizm gibi adlarla anılan ve günümüzde daha çok Hinduizm diye bilinen din damgasını vurmuştur. Bununla birlikte, tarihî süreçte Hinduizm’e tepki olarak Budizm, Jainizm ve Sihizm gibi diğer bazı Hint kökenli dinler ortaya çıkmıştır. Zaman içerisinde Zerdüştîlik, Yahudilik ve İslâm gibi dinlerin yayıldığı bu coğrafyaya dışarıdan gelen dinlerin nüfus bakımından en etkinlerinden biri Hıristiyanlık olmuştur.
Müntesiplerinin alt kıtaya ne zaman geldikleri kesin olarak bilinmemekle birlikte Hıristiyanlara göre alt kıtadaki ilk kilise havari Thomas döneminde kurulur. Bugün daha ziyade güneybatı Hindistan’daki Malabar sahili boyunca uzanan Kerala eyaletinde yaşayan Hıristiyanların toplam nüfusa oranının %3’ten az olduğu ifade edilmektedir.
Endüstri devrimi ile birlikte zihnî bir değişimin de yaşandığı 19. yüzyılda teknik ve askerî bakımdan üstünlük sağlayan Avrupa sömürgeleştirme politikası izlemiş; Mısır, Cezayir, Tunus, Hindistan gibi pek çok ülke kolonileştirilmiştir. Bahsi geçen ülkelerde sömürgeciliğin yanı sıra hız kazanan misyonerlik faaliyetleri ile birlikte etkili bir Hıristiyanlaştırma propagandasının başladığını biliyoruz. Bu faaliyetlerin yoğun olarak hissedildiği ülkelerin başında Hindistan gelir ve burada İngilizlerin yanı sıra özellikle Protestan misyonerler yoğun bir Hıristiyanlaştırma faaliyetine girişmişlerdir. Batı’daki üniversitelerin İslâm araştırmaları bölümlerinde yetişen genç ilim adamlarının alt kıtaya gelerek misyonerlik faaliyetlerine katılmaları ise bölgedeki İslâm araştırmalarını farklı bir boyuta taşımıştır. Bu durumun tabii bir neticesi olarak Hindistan’ın ateşli münazaralara sahne olduğu görülür. Bunların en meşhurlarından biri, Hintli âlim Rahmetullah el-Hindî ile Alman misyoner Karl Gottlieb Pfander arasında cereyan etmiş olup kaynaklarda Agra Münazarası olarak geçer.
Alt kıtadaki en büyük medrese ağı olan Dâru’l-Ulûm-ı Diyûbend’in kurucusu Muhammed Kâsım Nânevtevî, İngiliz misyonerlere karşı en iyi münazaracı olarak isim yapmıştır. Hatta bir seferinde tanınmış bir misyoner Nânevtevî tarafından ezici biçimde mağlup edilmiş, toplumda alay konusu olunca birkaç hafta Mirat’taki (Meerut) karargâhından dışarı çıkamamıştır.
Hüccetü’l-İslâm unvanı ile anılan Muhammed Kâsım Nânevtevî’nin misyonerlerle yaptığı münazaraların alt kıta sınırlarını aştığını söylemek pek mümkün görünmemektedir. Ancak alt kıtanın yetiştirdiği bir başka âlim Rahmetullāh b. Halîlirrahmân el-Hindî el-Keyrânevî ed-Dihlevî (ö. 1308/1891), Hıristiyan misyonerlerle mücadele noktasında, bilhassa Agra Münazarası ile İslâm dünyasının muhtelif yerlerinde adından söz ettirmeyi başarmıştır.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…