Türkiye Selçuklularına, üstelik doğrudan Moğol istilası tehdidi altında oldukları bir zamanda tarihlerinin en parlak dönemlerinden birini yaşatan “Uluğ” lakaplı Sultan Alaeddin Keykubad 1237 yılında şaibeli bir suikasta kurban gitmiş, Anadolu coğrafyası kaosa sürüklenmişti. Ölümünden birkaç yıl sonra patlak veren ve ücretli gayrimüslim askerler sayesinde zorlukla bastırılabilen Babaîler isyanı, Alaeddin’in ardından devletin nasıl bir zafiyete uğradığını ortaya koymuştu.
Öte yandan Sultan’ın ardından muhteris devlet adamlarının onun arzusu hilafına siyasî yetenekleri konusunda şüpheler bulunan II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i tahta çıkarmaları, Selçuklu idaresinin muhtemel toparlanma umutlarını törpülüyordu. Sultan Gıyaseddin’in Babaîler isyanının bastırılması esnasında verdiği kötü sınav kimsenin gözünden kaçmamıştı. Sultan Alaeddin’in ülkenin doğu sınırlarında Moğollara karşı kurduğu savunma tertibatını dağıtarak buralara yerleştirilmiş garnizonları isyanı bastırmak üzere iç bölgelere çeken Gıyaseddin, isyanı bastırmış olsa da daha büyük bir tehdidin belirmesine zemin hazırlamış ve Moğol ilerleyişinin önündeki barikatı kaldırmıştı.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…