Osmanlı kaynaklarında Beligrad veya Bellegrad isimleriyle karşımıza çıkan ve “Beyaz Şehir” anlamına gelen Belgrad; Tuna Belgrad’ı, Belgrad-ı Üngürüs, Belgrad-ı Bünyâd, Sengin Bünyâd gibi sıfatlarla Osmanlı Devleti sınırları içindeki diğer Belgrad adlarından ayrılır. Almanların Witzenburg veya Weissenburg, Macarların Nândor Fejervâr, İtalyanların Castelbianco diye adlandırdıkları şehrin, MÖ 3. yüzyılda Kelt kabileleri tarafından kurulduğunu biliyoruz. Sık sık göçebe kavimlerin istilasına uğrayan Belgrad 4. yüzyılda Avarların, 9. yüzyılın sonlarında Bulgarların, ardından Bizans’ın hâkimiyetine girer. 13. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Sırplar, Macarlar ve Bulgarlar arasında sürekli el değiştirmiş, 1354’ten sonra Macarların hâkimiyetine geçmiştir.
Osmanlıların şehri ilk kuşatmaları II. Murad devrinde (1447) gerçekleşir ancak başarı sağlanamaz. İkinci kuşatma 13 Haziran 1459’da Fatih Sultan Mehmed’in 100 bin kişilik ordusuyla gerçekleştirilir lakin bunda da başarı elde edilemez. Kanûnî Sultan Süleyman dönemine gelindiğinde, padişahın Macar Kralı II. Layoş’a gönderdiği Osmanlı elçisine tavrı hakaret kabul edilince Macaristan seferi başlar. Belgrad 1521’de Semendire Beyi Hüsrev Bey tarafından kuşatılır ve nihayet 29 Ağustos 1521 gecesi Belgrad Kalesi’nin anahtarı Osmanlı sultanına teslim edilir. Padişah, Belgrad halkından Macaristan’a gitmek isteyenlere izin verir, cizye ödemeyi kabul edenleri yerlerinde bırakır.
Kanûnî, 18 Eylül 1521 Çarşamba gününe kadar kaldığı şehrin imar ve ihyası için hazine-i âmireden 20 bin altın tahsis etmiştir. Cami, mescit, imaret gibi binaların inşasını emrederek İstanbul’a döner. İçinde çarşılar, kervansaraylar, hamamlar, medreseler, tekkeler, camiler inşa edilen şehir hızla imar edilir; böylece sancakbeyliği Semendire’den Belgrad’a taşınır. 16. ve 17. yüzyıllarda şehir mamur edilerek hem askerî bir üs hem de büyük bir ticaret merkezi haline getirilir.
Viyana bozgunundan sonra Avusturyalıların saldırısına uğrayan Belgrad’da kaledeki Müslüman halk kılıçtan geçirilir (1688). Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa tarafından iki yıl sonra geri alınsa da Pasarofça Antlaşması (1718) ile kendilerine bırakılan şehri Avusturyalılar ikinci defa tahrip edecektir. Öyle ki, şehrin dışında yaşayan birkaç çingene ile avare halde dolaşan bir dervişten başka Müslüman kalmamıştır. Şehri geri almak için başlatılan savaşlardan sonra Belgrad Antlaşması (1739) ile tekrar Osmanlılara teslim edilir. Bundan sonra bir sınır kalesi haline gelen Belgrad, 50 yılın ardından tekrar Avusturyalıların eline geçtiyse de (1789) Ziştovi Antlaşması’na (1791) göre Osmanlılara iade edilir.
Şehir Avusturyalılardan geri alınınca, Sırplar bile Türkler bizi kurtardı diye sevinmişlerdir. Ne var ki, 19. yüzyılın başlarında çıkan Sırp isyanları sonunda Avusturyalıların yarım bıraktığı tahribatı Sırplar tamamlar (1839). İsyanın elebaşısı Karacorç Belgrad’ı zapt edince Müslümanlara insanlık dışı muamelelerde bulunmuş; çıplak halde bırakılan Müslüman Türk kadınların ikamet etmeleri için birkaç cami tahsis edilmiştir. Meşhur dil âlimi, Sırp lügatinin yazarı, aslen Hersekli olan Vuk Stefanoviç Karaciç 1839 yılı civarında istihza ile şöyle bir tavsifte bulunmuştur: “Türk kadınları dileniyor, erkekleri ırgatlık ediyor, fakat yine de Sırpların haneleri arasında bulunan iki camiyi tamir ettiriyorlar.”
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…