Yükü servete dönüştürmek, Beyaz Adam’ın büyük marifetidir. Kipling 1898’de başta İngilizler olmak üzere yüreği karanlık Avrupalıları “Beyaz Adam’ın yükünü omuzlamaya” çağırdığında, Blunt “Beyaz Adam’ın yükü, lordum, parasının yüküdür” diye yazmıştı. Şairler bu süreçte başıdik dursalar da, yüreğin karanlığını destanlaştıran nihayette bir romancı oldu. Karanlığın Yüreği, sömürgeci bireyin psikolojisini tasvir, tahlil ve tel’inde hâlâ bir zirvedir. Nijeryalı Achebe’nin ağır suçlamasına (“lanetolası ırkçı!”) rağmen, Conrad’ın siyasî, iktisadî ve kültürel veçheleriyle sömürgeciliği kurguya en başarılı biçimde yansıtan şair-romancı olduğunu düşünüyorum. Yiğidi vur, hakkını yeme!
Basit gerçekler sarsıcıdır: 19. yüzyıl sonlarında yerkürenin DÖRTTE ÜÇÜ Avrupalı emperyalistlerin hükmü altındaydı. Aslan payını İngilizler kapmış olsa da Fransız, Alman, Rus ve Japonlar.. “sömürgelere hücum” devrini yaşıyordu. Conrad’in büyük romanına konu olan Kongo, Belçika kralı Leopold’ün kişisel mülküydü ve yüzölçümü Belçika’nın tam 80 misliydi!
Polonya, Rus yayılmacılığının kurbanlarından biriydi ve Conrad bu ülkede, soylu fakat yurdundan koparılmış bir aile içinde dünyaya gözünü açtı. Yurtsever anne ve babası sürgündeyken, beş yaşındaki Josef Teodor Konrad Korzeniowski onlarla çile doldurmaya başladı.
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…