Ülkücüler’in mahkemede İstiklâl Marşı okuması efsâneleşmiş bir hâtıra olarak hâlâ anlatılır. Bir de sizden dinleyelim.
Bana unutamadığım bir hâtıramı sorsanız, ilk aklıma gelen bu olur. O İstiklâl Marşı bizim duyulmayan sesimizi duyurdu. Muhsin Başkan ile birlikte olduğumuz dört-beş arkadaşın fikriyle tamamen spontane gelişen bu meseledir. Tabiî biraz geriye gitmem lâzım. 12 Eylül İhtilâli’nden dört gün sonra Başbuğ teslim oldu. Biz kararsızız. Tutuklamalar başlamış tabiî. İlk yakalananlardan biri benim. Sıkıyönetim ilân edildiği için Mamak’ta askerî mahkeme kuruldu; yani Ulucanlar gibi sivil cezaevi değil. C-5 diye de bir sorgu yeri var; yakalananlar işkence görüyor burada. Burası Mamak Cezaevi’nin içinde bir garnizon ve sadece Ülkücüler sorgulanıyor. Cezaevi ise askerin zulmünün icra edildiği yer. Diyarbakır’da ne yapılıyorsa, Mamak’ta da o yapılıyordu. Emri veren de uygulayan da aynı kafa; aynı sadist ruh. Şimdi Diyarbakır Cezaevi’nde dışkı yedirildi de Mamak’ta baklava mı yedirildi yani? Bunları anlatmak istemiyorum; insanların uykusu kaçar. Biz gördüğümüz işkenceyi anlatmadık. Avukatıma bile söylemedim. Belki devleti kutsadığımızdan; belki aldığımız terbiyeden, bilemem onu. Ama neticesi budur. 1981 yılının Ağustos ayında mahkemeler açıldı. 11 ay boyunca kimsenin birbirinden haberi yok. İstanbul grubu, Adana grubu diye insanları bölük bölük getirip Mamak Cezaevi’nde topladılar. Bafra’dan, Kütahya’dan, Eskişehir’den, Bursa’dan; 50 kişi, 100 kişi hepimizi bir araya topladılar. Şimdi herkes bir yere toplandı ve mahkemede ilk defa insanlar birbirini görecek, Başbuğ’u orada görecek. Ben, Muhsin Başkan, Erol Dok, Erdem Şenocak, Hasan Çağlayan, Ertuğrul Alparslan birbirimize yakın oturduk, kurmay takım gibi. Bugün bir şey yapalım, tarihe geçsin dedik. Aramızda bir şeyler tartıştık ve neticede İstiklâl Marşı’nda karar kıldık. Başbuğ içeri girerken ayağa kalkıp İstiklâl Marşı söyleyelim dedik. Arkadaşlar o kadar ezilmişti ki güçlü bir sese ihtiyaçları vardı. Mahkeme heyeti geldi ve yerine oturdu (Aslında mahkeme heyeti bütün sanıklar yerini aldıktan sonra gelir ve herkes ayağa kalkar). Sonra arkada kapı açıldı ve Başbuğ göründü. Biz kalktık o sırada; görüntülere dikkat edin, birkaç ağızdan başlayıp salona yayılır. Başbuğ’u görünce herkes kalkıp Marş’a başladı. Düşünün, salonda bini aşkın insan var. Hiç kimse ömründe ondan daha güzel bir İstiklâl Marşı söylememiştir. Mahkeme Heyeti, sanıklar, seyirciler hepimiz ayağa kalktık. Manzarayı düşünün; Alparslan Türkeş ve arkadaşları salona giriyor, Mahkeme Heyeti ayağa kalkıyor…
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…