Ankara’daki TBMM’de 3 Mart 1924 günü kabul edilen, Hilafetin kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı’nın sürgüne gönderilmesiyle ilgili 431 numaralı kanunun mürekkebi kurumamıştı henüz. Ancak belli ki önceden hazırlık yapıldığından daha o gece Dolmabahçe Sarayı’nda ikamet eden Halife Abdülmecid Efendi’ye sürgüne gideceği tebliğ edilmişti. Halife tebliği yapan İstanbul Valisi Haydar Bey’e şöyle diyordu: “Nasıl olur? İslamiyeti siyaset vasıtası olmaktan kurtarmak için Hilafet makamını yıkmak, Resulullah’ın (sas) halifesini memleket dışına çıkarmak mı gerekir? Hayır, hayır Vali Bey, Millet Meclisi’nin böyle bir karar alabileceğine bir türlü ihtimal veremiyorum… Hanedanımdan irsen intikal eden Saltanat makamından, sadece milleti hoşnut ve memnun etmek için feragat ettim. Fakat Hilafet makamı bütün İslam dünyasının hanedanıma ve dolayısıyla şahsıma emanetidir. O sebeple bu kararı kabul etmediğimi hiç vakit geçirmeden Ankara’ya bildiriniz…”
Halifenin itirazları hiçbir netice vermedi. Vali Haydar Bey ve Polis Müdürü Sadettin Bey ile bütün gece devam eden tartışmalardan sonra nihayet razı oldu ve saraydan çıkmadan önce kıldığı sabah namazı, İstanbul semaları altında eda ettiği son namaz oldu.
Osmanlı Devleti’ni kesintisiz olarak 623 yıl idare eden hanedanın -en yaşlısından kundaktaki bebeğine kadar- bütün mensuplarının vatandan çıkarılarak sürgüne gönderilmesi millet için de inanılmaz bir hadiseydi. Şimdi 98 yıl öncesine giderek süreci en başından hatırlayalım.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…