Uluslararası ilişkiler uzmanlarına göre çatışmaların hepsi aynı nitelikte değildir. Her bir olayın istisnaî özellikleri vardır ve Amerika’nın İsrail-Filistin çatışmasındaki arabuluculuk çalışmalarında yaptığı gibi, bunlar göz ardı edildiğinde, bütün ilgili taraflar için barış sürecinin başarısız kalmasına ve bütün taraflar için ağır sonuçlar doğurmasına yol açar. Trump’ın Kudüs konusundaki açıklamaları ve kararı, birçok yönden Filistin sorununun benzersizliğinin ve Amerika’nın bu bölgedeki barış ve uzlaşma şansları üzerindeki olumsuz etkisinin büyüklüğünün gün ışığına çıkmasına yol açtı. İlk olarak belirtilmelidir ki, Başkan Trump birçok yönden Filistin sorununa yönelik temel Amerikan politikalarından çok fazla sapmamıştır. Tarzı farklı olsa ve Amerika’nın rolü konusunda seleflerine göre daha net davransa da politikaları şimdiye kadar Bill Clinton, oğul George Bush ve Barack Obama’dan çok farklı değildir. Bu politika üç prensibe dayanmaktadır: Amerika’nın 1967 yılından bu yana Filistin’de arabuluculukta baskın rol üstlenmede ısrarı, İsrail’in talepleri ve kaygılarına öncelik veren ve Filistin’in talepleri ve kaygılarını tamamen göz ardı eden bir önyargılı Amerikan arabuluculuğu, İsrail’in bölgedeki ABD politikasına müdahale etmemesi ve buna karşılık Amerika’nın tarihî Filistin (yeşil hattın her iki tarafı) konusundaki İsrail politikalarına açık çek vermesine yönelik İsrail’le varılmış gayrı resmî mutabakat.