Uzun zamandır Ülkücüler arasında ağırlıklı olarak siyasî gündemin ve bilhassa MHP etrafındaki bazı hizipleşmelerin ötesine uzanan düşünce probleminin altını çizmeye çalışıyorum. Ülkücülük geçmişten günümüze milliyetçi düşünceyi ideal olarak benimsemiş bir akımken, şimdilerde Kemalist iddialara ve sloganlara benzer bir söylem haline dönüştürülmek istenmektedir. Bu faaliyet içinde bulunanlar geçmişte Ülkücü hareket içine yerleştirilmiş GLADYO veya bazı operasyonel elamanları da kullanarak, bunların ilişki ağları üzerinden milliyetçilik düşüncesini tahrip ederek tamamen Kemalist bir söyleme mahkûm edilmeye çalışıldı. Bu yolla bir yandan da antidemokratik provokasyonel eylemlere kapı açılmak istenmektedir.
Konunun operasyonel yönü bir tarafa konulunca daha önemli bir boyutunun fikrî çalışmalar ve meselelerle ilgili olduğu görülecektir. Bu durum yeterince anlaşılmadığı takdirde milliyetçilik düşüncesi etrafında yaşanan deformasyon veya sapmalar sadece bir kurgunun eseri olarak görülebilir ki, bu bakış yanıltıcıdır. Hatta esas meselenin düşünce ve zihniyet dünyasıyla ilgili olduğunu, yaşanan sorunların yapılacak operasyonlara da alan açtığını söyleyebiliriz. Burada aslında meselenin milliyetçi düşünce çevrelerinde görülen entelektüel düzeyle ilgili olduğu söylenebilir. Kemalist ideolojinin dayandığı geri zihniyet dikkate alındığında, milliyetçilerin bu söylem karşısındaki mahcup, edilgen ya da taklitçi tutum takınmaları, Kemalist/ulusalcı dile hapsolmaları elbette ciddi bir sorundur.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…