Osmanlı Devleti’nin Batılı devletler tarafından ortadan kaldırılmasının ardından Arap yarımadasının geçirdiği travmanın izleri bugün dahi silinebilmiş değil. Hiç şüphesiz Osmanlı Devleti’nin parçalanması projesi en çok Filistinlileri etkilemiştir. Filistinliler için var olma mücadelesi İsrail’in 1948 yılında kurulmasıyla başlar. İsrail’in kurulmasını kabul etmeyen Arap ülkelerinin İsrail’e karşı giriştikleri harekâtlarda başarılı olamamaları Filistinlilerin kaderini de olumsuz yönde etkileyecektir.
İşte ümitsizliğin dalga dalga Ortadoğu’ya yayıldığı günlerde Cemal Abdünnasır’ın büyük desteğiyle 2 Haziran 1964’te Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)
kuruldu. Arap devletleri tarafından oluşturulan Filistin Millî Fonu ile finanse edilen örgüt kısa süre sonra patlak verecek 1967 Arap-İsrail Savaşı’nda önemli bir rol oynayacaktı. 1968’de örgütün silahlı kanadı resmileşti ve Filistin Kurtuluş Ordusu adını aldı. FKÖ Filistinlilerin vatanlarını savunma hakkını her platformda anlatmak gerektiğini benimsemiş bir örgüttü ama işgal altındaki yerlerin yeniden Filistin toprağı olabilmesi için mutlaka silahlı mücadeleye ihtiyaç olacaktı. Bunun için silahlı birlikler kurulması elzemdi. Arapların 20. yüzyılda çıkardığı efsanevî şahsiyetlerden biri olan Yaser Arafat, 1969’da FKÖ Yürütme Kurulu Başkanlığına getirildi. Arafat, FKÖ içinde
faaliyet gösteren el-Fetih adlı silahlı örgütün lideri konumundaydı. İsrail ile savaşmadan kurtuluş çok zordu… Filistinlilere bu zor savaş şartlarında komuta etme hususunda en isabetli kişi de gerek tecrübesi, gerek liderlik rolüyle Arafat’tan başkası olamazdı.