600 yıllık Osmanlı tarihi, duraklama-gerileme paradigmaları üzerinden incelendiğinde bazı gerçekleri gözden kaçırmak kaçınılmazdır. Gerileme döneminde Osmanlı yönetici elitinin dünyadaki gelişmelerden bihaber olduğu iddiası bu hatalardan biri. Ancak arşivlerde gün yüzüne çıkarılan her yeni belge bize aksini söylüyor. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve Osmanlı idarecilerinin para politikalarından bihaber olduğu yönündeki efsaneyi yerle bir eden vesika buna çarpıcı bir örnek!
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Cevdet Darphâne tasnifinde 37/1808 numara ile yer alan ve bir sayfası boş olan 29 Cemaziyülevvel 1171 (08 Şubat 1758) tarihli iki sayfalık belge (ilmühaber) sayesinde yönetici elitlerin parasal problemlere hiç de duyarsız olmadıklarını öğreniyoruz. Dönemin padişahı III. Mustafa’ya arz edilen belgeden, problemin uzmanlar arasında müzakere edildiğini ve çözüm için öneriler sunulduğunu da görüyoruz. Sultan III. Mustafa da çözüm için yapılan önerinin uygulanması yönünde bir ferman çıkartmıştır. Bunun üzerine Darphâne-i Âmire Nâzırı Subhi El-hac Mehmed Efendi, sahib-i ayar ve bütün darphâne çalışanı uzmanların görüşlerine başvurmuştur. Araştırmalar neticesinde çözümün daha önceden yapılan müzakerede ifade edildiği şekliyle uygulamaya geçirilmesinin ve padişahın fermanı doğrultusunda hareket etmenin uygun olacağı anlaşılmıştır.
Peki, belgede bahsi geçen problem neydi? Probleme yol açan para birimleri, Osmanlı gümüş parası Kuruş (Beyaz Akçe) ve Dubrovnik gümüş parası Kabasakal idi. Belgede bu paraların vezinleri (ağırlık), ayarları (barındırdıkları gümüş miktarı) ve bir başka Osmanlı parası olan Pare ile aralarındaki parite ilişkisi de veriliyordu.
Belgeye göre Osmanlı Darphânesi’nde her yıl yeteri miktarda basıldığı halde Beyaz Akçe taşraya ulaşmıyor ve gerekli olduğunda tedarik sıkıntısı yaşanıyordu. Osmanlı bürokratları bu ciddi kıtlığı fark etmiş, durum yetkili mercilere iletilmişti. Darphâne-i Âmire Nâzırının emriyle vaziyeti araştıran uzmanlar bu kıtlığın önemli bir arbitraj probleminden kaynaklandığını tespit ettiler. Kıtlığın sebebi Beyaz Akçe’nin ülke dışına, Hıristiyan memleketlere doğru bir kaçış (götürülme) halinde olmasıydı.
Uzmanların bu yorumunun, bugünün iktisadî bakış açısı ile bile oldukça karmaşık bir analize dayandığını söyleyebiliriz. Uzmanlara göre Osmanlı parası olan Beyaz Akçe 14,4 gram gümüş içermekte olup her Pare 0,36 gram gümüş içerdiği için 40 Pare’ye eşittir (14,4/40). Bu hesaplamaya göre Kabasakal isimli Dubrovnik gümüş parasının 48 Pare’ye eşit olması gerekirken, piyasada bu para 60 Pare’den işlem görmekteydi. Bunu fark eden Dubrovnikliler, Beyaz Akçe’yi piyasadan toplayarak kendi ülkelerine götürüyor ve eritip Kabasakal basıyorlardı. Sonrasında yeniden Osmanlı topraklarına getirdikleri bu parayı 60 Pare’den değişime sokuyorlardı. Bu yeni paralarının içindeki gümüş miktarı 17,6 gramdı. Buna karşın 60 Pare’nin içindeki gümüş miktarı 21,6 gram olduğundan her bir Kabasakal parasının Pare ile değişiminden 4 gram tutarında bir gümüş kazanç temin diyorlardı. Yani pariteler arasındaki farklılık nedeniyle iki para arasında arbitraj işlemi yapıyorlardı. Beyaz Akçe’nin taşrada kıtlığı işte bu arbitraj işleminden kaynaklanmaktaydı.