Tarih araştırmalarında resmî arşiv kaynakları kadar olmasa da hususi kaynakların da büyük bir ehemmiyeti olduğu izahtan varestedir. Pek tabii olarak her hadise, resmî kaynaklara aksetmez, aksetse de teferruatını ve inceliklerini kimi vakit şahıs arşiv ve hatıralarında buluruz. Sultan Vahideddin’in, M. Kemal Paşa’ya hususi bir ferman veya hatt-ı hümâyun verip vermediği meselesi de bu kabildendir.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar ve yayınlanan arşivler, Millî Mücadele’nin Osmanlı Devleti ve son padişahı ile genelkurmayının bir operasyonu olduğunu kesin bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu sebeple işin bu kısımlarına girmeden doğrudan bahsimize geçeceğiz.
Sultan Vahideddin tarafından M. Kemal Paşa’ya hususi bir ferman veya hatt-ı hümâyun verilip verilmediği yakın tarih araştırmalarında tartışma konusu olmuş ve farklı şahısların kitap, arşiv ve hatıralarında çeşitli fikirler öne sürülmüştür. Literatürde konuya dair tespit edebildiğimiz ilk kayıt, Mevlânzâde Rifat’ın 1929’da Halep’te neşrettiği Türkiye İnkılâbının İçyüzü isimli kitabında yer almaktadır. Müellif, eserine ferman şeklinde bir hatt-ı hümâyun sûretini derç etmiştir.
Mevlânzâde -kendi ifadesiyle- bu fermanın sûretini Kadıköy Belediye Dairesi eski müdürlerinden Azmi Bey’den aldığını, ona da Sultan Vahideddin’in San Remo’dan gönderdiğini anlatmaktadır.
Konuya dair bir diğer kayda, lafzen de olsa Osmanlı son dönem şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi’nin 1950 senesinde Kahire’de neşredilen Mevkıfü’l-Akl isimli eserinde rastlanmaktadır.
Cumhuriyet Türkiye’sinde ise tespit edebildiğimiz kadarıyla fermandan ilk defa bahseden, dahiliye nazırlarından Ahmed Reşid Rey olmuştur. O, 1945’te canlı tarihlerden neşredilen Gördüklerim Yaptıklarım isimli hatıralarında M. Kemal Paşa’nın siyasetinden bahsederken, “İçeride kendisine verilen müfettişlik fermanına dayanarak, … çalışıyor” cümlesiyle bu hususa atıf yapmakta fakat herhangi bir metin vermemektedir. Bu fermanın orijinal metnini ise ilk defa neşreden merhum Kadir Mısıroğlu olmuştur. İlk baskısı 1967’de yapılan Kurtuluş Savaşı’nda Sarıklı Mücahidler isimli eserine hatt-ı hümâyunun el yazısı sûretini derç etmiştir. Kadir Mısıroğlu bu sûreti, Şehzade Mahmud Şevket Efendi’den almış, ona da Hüseyin Avni Paşa’dan intikal etmiştir ki bu sûretteki istinsah da zaten paşaya aittir.
Hatt-ı hümâyunun varlığından bahseden ve sûretini veren bir diğer isim de Murat Bardakçı’dır. O da Sultan Vahideddin’in evrakından istifadeyle kaleme alıp 1998 senesinde neşrettiği Şahbaba isimli muhalled eserinde hatt-ı hümâyunun sûretini verdiği gibi, bu vesikayı sultanın evrakı içinde bulduğunu da ifade etmiştir.