15 Temmuz 2016 Cuma gecesi Kısıklı meydanı insan kaynıyordu. Herkes bir yerlere koşuyor; silahların, tankların üzerine gitmeye can atıyordu. İşte caminin önünden bir kalabalık ters akıntılar gibi başka kalabalıkları yara yara Boğaz Köprüsü’ne doğru akıyor. İçlerinden sakallı bir gencin “Yetişin, Sultan Abdülhamid’i deviriyorlar!” dediğine bizzat şahit oluyorum. Bir tarih şahlanışıydı bu aynı zamanda. İnsanlar kendilerini Silistre’nin, Plevne’nin, Çanakkale’nin, Kûtu’l-Amâre’nin ruhunu giyinmiş gibi “müsellah” hissediyorlardı.
30 yaşlarındaki o gencin diline vuran çığlık, aslında bizi yakın geçmişle yüzleşmeye davet eden bir çağrıydı. Müteyakkız olun, uyanın diyordu sanki, bugün bir tarih yazılıyor ama yazılan tarihin de unutulmaması gerekir.
O büyük günde Kısıklı’ya toplanan mahşerî kalabalıkta uyanan şuur patlaması aslında bir tarih patlamasıydı. Belli ki yıllardır tarih üzerinden yapılan vurgular işe yaramış, geçmişin bugün olduğu, tarihin fecrinin bugünün karanlıklarını aydınlatmaya yaradığı fark edilmiş ve vaktiyle Sultan II. Abdülhamid’e yapılanların bugünün meşru yönetimine ve ülkenin son 14 yılına damgasını vurmuş olan lider Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a karşı yapılmasına karşı müteyakkız olmak gerektiği som bir bilinç halinde ışıldıyordu. Tarihin radyumu ışığını günümüze uzatmıştı anlayacağınız.
Üstelik geçmişteki haksızlıklara bilmecburiye sessiz kalmış büyüklerinin de intikamlarını alıyordu gençler. Sultan Aziz’in kanını dava edememiş, Sultan Abdülhamid’in ahının öcünü alamamış, 55 yıl önce Adnan Menderes’in idamında hıçkırıkları boğazında düğümlenmiş bağrı yanık nesillerin çocukları “Hepsini yediniz ama Erdoğan’ı size yedirmeyeceğiz!” diye haykırıyorlardı tarihin pütürlü yüzüne.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…