Bir kriz sırasında hızlı siyasî danışmanlık desteği sağlamak için tarihî kanıtın kullanımı tamamen mübahtır. Aynı zamanda mevcut sorunlara tarihî bir titreşim sunmak bakımından da değerlidir. Bu geçtiğimiz iki yıl için kesinlikle geçerli. Terörizm, Afganistan, Irak ve İslam ile Batı arasındaki ilişkilerin tarihi üzerine sel gibi bir yayın patlaması yaşanıyor. Bazı eserlerin kalitesi yüksek ama çoğu seviyesiz. Bunu anlayabiliriz. Ticarî fırsatçılık bunda büyük rol oynuyor. Keza ciddi analitik sorunlar da yaratıyor.
En önemlilerinden biri, İslamî gücün uzun vadeli algılamaları ile daha kısa vadeli (fakat hâlâ baskı yapan) gelişmeleri ayırt etmek ihtiyacıyla ilişkili. Özellikle İslam tarihinde Batı âlemiyle çatışmanın temellere müteallik olduğu, ne var ki daha ziyade ilişkileri abartma eğilimi söz konusu. Bu, üç farklı eğilimin rağmına oluyor:
1) İslamın diğer çağdaş toplumlarla karşılaşma ihtiyacına,
2) Bizzat İslam dünyası içindeki bölünmelere,
3) İslam ile Batı arasındaki çeşitli bağlantılara. Son nokta daha genel olarak Avrupa ve Dünya (Europe and the World) 1650-1830 adlı kitabımda incelediğim bir tema olan Batı emperyalizminin çoklu mahiyeti üzerine gelişen modern revizyonizmle ilişkili (New York, Routledge, 2002).
Görüşleriyle:
İbrahim Tenekeci, Erol Göka, Avni Özgürel, Beşir Ayvazoğlu, Harun Tan, Nurullah Koltaş, İsmail Taşpınar
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…