Türkiye Cumhuriyeti devletinin uluslararası alanda kuruluş belgesi sayılan Lozan Barış Antlaşması’nın tarihimizdeki önemi tartışılmaz. Konferansın yapıldığı ve antlaşmanın imzalandığı ortam ve şartlar bağlamında alınan sonucun genel çizgileriyle Türkiye açısından başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak konferansta çözüme bağlanan konuların tümü açısından aynı derecede bir başarıdan bahsedemeyiz. Bu çalışmada, Lozan’da görüşülen konular arasında en fazla spekülasyona maruz kalan Musul sorununu bu başarı çerçevesinde inceleyeceğiz. ‘Başarı’ sözcüğünü, “bir işi istenilen şekilde bitirmek” olarak tanımladığımızda, Musul sorununun çözümünde Türkiye’nin başarılı olup olmadığını belirleyebilmemiz için her şeyden önce “istenilenin ne olduğunu” bilmemiz gerekir. Resmî söylem üzerinden yapılan değerlendirmeler, bizi çok net bir sonuca götürür: Türkiye, Musul’u kurtarmak istemiş ama ‘başarısız’ olmuştur. Fakat konu derinlemesine ve her yönüyle incelendiğinde, ilk izlenimin yanıltıcı olabileceği fark edilir. Bir başka deyişle, kamuoyu önünde yapılan açıklamalar, resmî bildirimler ve sergilenen resmî duruşun Musul konusunda “istenileni yansıtmıyor olabileceğini” düşündüren soru işaretleri vardır:
- Mustafa Kemal Paşa, değişik zamanlarda ve ortamlarda yaptığı konuşmalarda farklı mesajlar vermiştir. 28 Aralık 1919 günü Ankara’nın ileri gelenlerine hitaben yaptığı konuşma ile 24 Nisan ve 1 Mayıs 1920 tarihlerinde Meclis’te yaptığı konuşmalarda, Musul vilayetini açıkça Türkiye sınırları içinde tanımlamıştır. Buna karşılık Erzurum ve Sivas Kongrelerinin açılış konuşmalarında, General Harbord’a verdiği andırıda, Başkumandanlık görevinin süresiz uzatılması dolayısıyla Meclis’te yaptığı konuşmada, haksız yere işgal edilen / kurtarılması gereken yerler arasında Musul’u saymamıştır.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…