Mekke, Medine ve Kudüs. İslam inanç ve medeniyetinin sacayağı bunlar. İslam’ın kalbgâhını teşkil ediyorlar. Üçü de birer “harem-i şerif” barındırıyor sinesinde. Başka bir deyişle bir Müslümanın ölmeden önce gitmesi gereken üç kutlu mekânı. O Mekke-i Mükerreme ki Ka’be-i Muazzama’yı havidir. O Medine-i Münevvere ki, Ravza-i Mutahhara’yı bağrına basar. O Kudüs-i Şerif ki Mescid-i Aksa’dır kalbi, Kıble Mescidi, ilk kıblesi Müslümanların. Üçü de “harem” sayılır Müslümanlarca, bu yüzden muhteremdir, hürmete layıktır. Birinde kılınan namaz diğerlerinde kılınmışçasına muteberdir. Birbirinden ayrılamayan kardeşler, bir kutsal zincirin halkaları, gök ile yerin buluştuğu altın noktalar…
Kudüs ki gökte yapılıp yere indirilmiş şehirdir. Mescid-i Aksa ki, yeryüzünde Ka’be’den sonra inşa edilen ikinci mesciddir.
Efendimizin (as) İsrâ (gece yürüyüşü) ve Mirac mucizelerine şahit olmuş kutsal beldedir. Hz. Zekeriya’nın sessiz çığlığı, Hz. Meryem’in çilesi, İmam Gazali’nin şaheseri İhya’yı kaleme aldığı ilham bulutu. Hz. Ömer’in adalet anahtarı, Abdülmelik bin Mervan’ın göz nuru, Selahaddin Eyyûbî’nin göz bebeği, Eyyûbîlerden Melikül-Adil’in, Memlûklerden Baybars’ın sebili, Sen Yavuz Sultan Selim’in binlerce kandil altındaki hazin münacatı, Sen Kanuni Sultan Süleyman’ın akıttığı berrak çeşmeler, Sen Sultan II. Abdülhamid’in Kubbetü’s- Sahra duvarlarına çiniler üzerine yazdırdığı Yasin, Sen 26 cami, 63 medrese, 9 dergâh, 36 zaviye, 11 tekke, 29 çeşme, 9 türbe ve 144 dönümlük kutsal pınar.