Tekke, tasavvuf ve tarikat dünyası ile ilgili tartışmalar II. Meşrutiyet döneminde hızlanmıştı. Bir kanat tekke kurumunu “vazgeçilemez” olarak görürken, Abdullah Cevdet’in başını çektiği grup ise artık bu tip “kurûn-i vüstâî” müesseselerden toplumu kurtarmak gerektiğini yazıp çiziyordu. Söz konusu tartışmaları o yıllarda çıkan dergilerden bütün detaylarıyla takip etmek mümkündür. Dervişler tarafından yayınlanan Tasavvuf, Ceride-i Sûfiyye, Muhibbân… gibi dergilerde ise tasavvufî hayat ve düşüncenin güzellikleri manzûm ve mensür metinlerle insanlara anlatılırken aksayan yönlerin ıslahı için de çareler aranıyordu. Özellikle Evlâdiye usûlünün (vefat eden tekke şeyhinin yerine oğlunun geçmesi) mahzurlarını ortadan kaldırmak için Medresetü’l-meşâyıh adıyla ayrı bir müessesenin kurulmasını istiyorlardı. Balkan, 1. Dünya… derken Kurtuluş Savaşı geldi çattı. Gündem büyük oranda farklılaştı. Tasavvufî şahsiyetlerin ve tekke kültürünün kamuoyu için ne anlama geldiğini çok iyi bilen Mustafa Kemal’in bu harekete başlarken yaptığı işlerden biri de nüfuzlu tarikat şeyhlerine, etki alanı geniş tasavvuf erbabına mektuplar yazarak onların desteğini istemesidir. Çünkü “onlar olmadan olmaz”dı. Bu girişiminin neticesini aldığı da söylenebilir.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…