Kadir Mısıroğlu için ilk söylenecek şey, hayatını Ehl-i Sünnet hizmetine ve yolun en şanlı müdafii olan Osmanlılara vakfetmiş olmasıdır. Yetiştiği devirlerde sağcısından solcusuna Osmanlı aleyhtarlığı modaydı. İdeolojik resmî tarih olanca varlığıyla hüküm sürmekteydi. Zaten mekteplerde böyle okutuluyordu. Kitaplar, romanlar, filmler hep bu istikamette hazırlanırdı. Tamam, insanların kurduğu bir sistemin kusurları bulunabilir. Ama hiç mi iyiliği olmaz? Bu, insaflı düşünen vicdanlı kimselerin hamiyet-i milliyesine dokunuyordu. Vatanını seven, ecdadına hürmet ve minnet duyan insanlarda hâsıl ettiği haklı bir reaksiyon vardı. Bu gidişe dur diyen yok muydu? Tarihçi İsmail Hami Danişmend, Yılmaz Öztuna, Ziya Nur (Aksun), şair Yahya Kemal (Beyatlı), Necip Fazıl (Kısakürek), gazeteci Osman Yüksel (Serdengeçti) gibi temkinli bir şekilde mazinin hakkını vermeye çalışanlar vardı ama tesirleri fazla değildi. İşte Kadir Mısıroğlu Bey’in kimseye benzemeyen reaksiyoner duruşu, tarih ve din kültürü ve güçlü hitabeti yanında doğru bildiğinden şaşmayan tavizsiz üslûbu, 50’lerle başlayan hürriyet vasatının da tesiriyle insanlarda makes buldu. Bir mânâda hissiyatların tercümanı, vicdanların sesi oldu.