3 Şubat Cumartesi: Nihai imtiyazlarımız hazırlandı ve Türklere yollandı. Bütün gün boyunca buraya gelip giden esrarengiz kişiler ve koridorda sürekli bir uğultu vardı. Curzon oldukça gergin ve garip bir şekilde biraz da memnun görünüyor. Curzon ve Harold Spencer’la öğle yemeği yedim. Curzon, Spencer’a liberal demokrasi ile ilgili takılıyor: “Eğer [liberal demokrasiye] inansaydım şimdi başarılı fakat onursuz bir adam olurdum.”
Beni Yunanların tazminat meselesini konuşmak için Venizelos’la görüşmeye yolladı. Venizelos’tan, onaylamadığım imtiyazlar koparmaya çalışmaktan nefret ediyorum. Onun şanlı bir komutan olduğu Paris’teki eski günleri hatırlıyorum. Bugün ise aşağılanmış ve uygunsuz bir halde ama onuru asla kaybolmadı. Venizelos’un katıldığı bir formül var. Bu haberi Curzon’a ulaştırdım, epey memnun oldu. “Garip… ama görünen o ki Giritlileri idare edebiliyorsun”. Bunu duyunca çok sinirledim ve elimdekini gösterdim. Curzon bıyık altından gülümsedi. Garip bir şekilde Venizelos’tan nefret ediyor. Daha sonra Lozan Sarayı’na gidip çözüm önerisini Bompard’a (Fransa temsilcisi, delegasyon başkanı) gösterdim. [Bompard] her zamanki gibi tam bir sous-prifet (kaymakam) edasında. “Mon cher ami…” (Sevgili dostum) gibi işte.
Süleyman Kocabaş, Prof. Dr. Mustafa Budak ve Doç Dr. Rachel Havreloc görüşleriyle Derin Tarih’te.
Devamı Derin Tarih Dergisi Temmuz 2016 Sayısında…