Hayatını hakikatin anlaşılmasına adamış olan Üstad Kadir Mısıroğlu tek bir cümle ile anlatılacak olsa derdim ki “O sırat-ı müstakim üzere yaşamış bir hakikat tellâlıydı.” Bu sözü kendisi de zaman zaman şöyle bir misalle zikrederdi: “Doğduğum ve çocukluğumun geçtiği 40’lı yıllarda Trabzon’un Akçaabat kazasında Tellâl Osman isminde biri vardı. Belediye veya devletin halka herhangi bir ilânı olacağı zaman bu tellâl belli aralıklarla sesi çıktığı kadar bağırarak halka duyurulacak olan şeyi ilân ederdi. Ben de onu takip eder, onun söylediklerini tekrar ederdim. Bilemedim ki ben de ileri zamanlarda hakikatin tellâlı olacağım, meğerse o günlerde bugünler için antrenman yapmaktaymışım.” “Yapacağınız her işi Allahu Teâlâ’nın rızâ-yı Bâri’sini umarak yapın. Belki dünya planında zarar edebilirsiniz. Lakin o zarar ahiret planında kârdır. Allah için yapılan her işin ahirette kârı kârdır; zararı da kârdır. Ne yapın edin de Cenab-ı Hakk’ın huzuruna O’nun için bir muahezeye uğramamış olarak çıkın ve Allahu Teâlâ’ya ‘Ya Rabbi senin rızâ-yı şerifini güttüğüm için şu sıkıntılara uğradım’ deyin. Allahu Teâlâ sonsuz kudret ve merhamet sâhibidir. Senin O’nun için uğradığın eziyetin kat kat karşılığını verir” derdi.
En çok üzerinde durduğu mevzu ise cihaddı. Müslüman’ın istirahatinin kabirde olduğunu söylerdi. Sohbetlerinde cihad mevzuu açılınca, insanların ekseriyetinin ahirette yaptıklarından ziyade yapmak mevkiinde olup da yapmadıklarından dolayı verecek oldukları hesapta zorlanacaklarını söylerdi. Şöyle bir misal verirdi: “Eğer bir insanın 100 kilo yük taşıma istidadı varsa ancak 100 kilo taşırsa beraat edebilir. 50 kilo taşırsa yarı yarıya fire vermiş olur. Başka bir kişinin de 25 kilo taşıma istidadı varsa ve bu adam 25 kilo taşıyorsa mesuliyetten beraat eder. 50 kilo taşıyan 25 kilo taşıyandan bir kat daha fazla taşımasına rağmen beraat edemez.”